Her milletin bir devleti olması gerektiği şeklindeki milliyetçilik tanımı milliyet ile siyaset arasında tam bir uyum, türdeşliği öne çıkaran mutlak bir örtüşme ima eder. Bu türden bir örtüşme tarihsel kayıtlarda bulunmamaktadır. Milletin, ırk, etnisite, din, kültürel yaşam tarzları gibi farklı kategorilerle ilişkisi ya da onlardan farkı nedir? Ortak bir millete ait olma hissi ne ölçüde toplumsal yaşamın bu diğer unsurlarının paylaşılmasına bağlıdır ve milliyetçi hareketler ve millileşen devletler üyelerini ne ölçüde bu unsurlar bakımından türdeş kılmaya çalışırlar?
Dünyaya şöyle bir göz attığımızda, milliyetçi hareketlerin bu konuda ciddi farklılıklar gösterdiklerini görürüz. Kimileri diğerlerine oranla daha büyük ölçüde ırksal, dinsel, etnik veya kültürel türdeşlik gerektirirler veya bunun için çabalarlar. Buna karşılık, millet içinde daha yüksek oranda çeşitliliğe izin vermeleri ve bunu hoş görmeleri anlamında diğer milliyetçilikler ‘daha dar’ görünürler, halbuki gerçekte tüm milletler, en azından ülkelerinin bütününe ortak bir dili ve ortak siyasal değerleri yaymaya çalışırlar. Sorun sadece tüm milliyetçi hareketlerin ‘etnik’ ve ‘yurttaşlık temelli’ öğelerin bir karışımını içeriyor olmaları değil, bir gün bir konuda kapsayıcı/hoşgörülü olurken, başka bir gün ya da başka bir konuda olmayabilmeleridir. Milliyetçilik her halükarda bir ötekileştirme unsuru olmaktadır. Milliyetçilik üzerine okunması gereken önemli bir kitap.