Toplam yorum: 3.087.948
Bu ayki yorum: 7.635

E-Dergi

Fikret Akdeniz Tarafından Yapılan Yorumlar

24.12.2017

Çok geç kalmışım okumak için. Osmanlı devletinin kuruluşuna giden süreçte, Anadoludaki müslüman-hristiyan-şamanist bütün halkların iç içe geçmiş yaşam döngüsünü, ablası öldürülünce müslüman Türklere sığınarak (ve yarı gönüllü yarı zoraki müslüman olup) onun intikamını almaya çalışan Mavro ile obadaki en yakın arkadaşı, molla olmak isteyip de anası tarafından alp olmaya zorlanan Kerim'in çevresinde anlatıyor. Tabii en yakın arkadaşları Orhan Bey ve babası Kara Osman Bey de var. Abdalan-ı Rum, Bacıyan-Rum, Keşiş, Tekfur, Ahi, Cavlak, Türkopol, Şövalye nedir, öğrenmek isteyen buraya. Özellikle tarihi dizilere meraklı olanlar için kesinlikle tavsiye edilir. İsmi biraz siyasi bir romanı akla getirse de kesinlikle çok daha farklı. Okuduktan sonra bu romanı 1967'de yazan Kemal Tahir'in sadece kalemine değil, aynı zamanda da tarih bilgisine de hayran kalacaksınız.
10.04.2017

250. sayfalara kadar "Neden bu kitabı okumaya başladım ki?" diyorsunuz kendi kendinize. Ama sonrasında bir açılıyor, pir açılıyor, elinizden bırakamıyorsunuz. Benzer bir etkiyi Ian Dallas'ın 20 yıl kadar önce okuduğum "Gariplerin Kitabı" isimli kitabında da yaşamıştım. O da 60. sayfalardan sonra açılıyordu. Bu tarz sevenler için kaçırılmaması gereken kitaplardan.
09.02.2016

Kızım için aldım. Aldığım günün akşamında neredeyse bitirdi kitabı ve çok beğendiğini söyledi. Çocuğun ilgisini okumaya yöneltiyorsa bir kitap, asla kötü olamaz. Tavsiye edilir.
23.09.2013

Genel görelilik ve kuantum mekaniğine ilişkin (bunlara kozmoloji'yi de ekleyebiliriz) bugüne kadar okuduğum kitapların büyük bir kısmınıya güçlükle bitirdim, ya da bitiremeden bıraktım. Çünkü bu konular üzerinde kitap yazmak her babayiğidin harcı olmadığı gibi, aynı zamanda da bu tür kitapların çevirisinin de son derece yetkin, konuyu bilen, ilgili terminolojiyi Türkçe'deki karşılığıyla oturtabilen kaliteli çevirmenler tarafından yapılmış olması son derece elzem bir durum. Michio Kaku, yaptığı son derece ilgi çekici televizyon programları yanı sıra, genel görelilik ve kuantum mekaniğini sıradan insanlara onların anlayabileceği bir seviyede anlatmayı başarabildiği bir seri kitabın da yazarı. Buna ODTÜ Geliştirme vakfının Engin TARHAN'a yaptırdığı çeviriler de eklenince tadına doyumsuz bir bilim kitapları serisi Türk okuru ile buluşmuş oldu. Kitabın içeriğine gelince; kitap başlığı itibarı ile sadece Einstein ve geliştirdiği teoriler üzerine yazılmış gibi bir intiba veriyor olabilir. Ancak, bu daha ziyade Einstein'in bir biyografisi niteliğinde. Einstein'i bir çocuk, bir aşık, bir baba, bir dost ve tabii ki bir bilim adamı olarak ele alıyor. Hayat hikayesinden kesitleri dramatik bir şekilde ele alıyorken, aynı zamanda da bu kesitlerin alelade seçilmediğini anlıyorsunuz. Çünkü bu dönemler, Einstein'e teorilerini geliştirmek için şu ya da bu şekilde ilham vermiş dönemler olarak dikkat çekiyor. Kitapta sadece Einstein yok tabii ki. Kendi kuramı olan Genel Göreliliğe rakip olarak gördüğü, hatta isim babalığını yaptığı Kuantum teorisini geliştiren bilim insanları ile olan (özellikle de Niels Bohr) tartışma ve çekişmelerini, bu mücadelelerden sonraki bilim insanlarının nasıl yararlandığı da anlatılıyor. Yazarın dediği gibi Einstein'in tabağından dökülen kırıntılar bile bir çok fizikçiye sonraları Nobel ödülleri kazandırmıştı. Michio Kaku, sürükleyici bir hayat öyküsü içinde, ilgisi olmayanlara çok sıkıcı gelebilen bilimsel-matematiksel hususları hiç bir karmaşık formüle dahi yer vermeyerek anlaşılır ve merak uyandırabilir bir şekilde anlatmayı başarmış. Özel ve Genel Görelilik, Kuantum Teorisi, Kara Delikler, Big Bang, Karanlık Madde ve Karanlık Enerji, Paralel Evrenler, Süper Sicim Kuramı, Zaman Makinesi ve daha bir çok ilgi çekici konu sizi bekliyor. Ayrıca Einstein ve dönemi bilim insanlarının hangi zor şartlar altında çalıştıklarını, hangi fedakarlıklarda bulunduklarını da öğreniyorsunuz. Kısaca meraklısı için mutlaka okunması gereken bir kitap.
09.11.2010

Yorumlara bakarak aldım, okudum. Eh okunabilir, ama okunmasa da olur. Çok şey kaçırmış sayılmazsınız. Küçük prens, simyacı vs benzetmeleri abartılı. Kitap okuyucuyu mistik dünyaya çekmekte zorlanıyor. Hikaye kurgusu zorlama gibi duruyor, simyacı'ya benzetmeye çalışmış yazar, ama o kadar. İnsanlar mistik arayışlara kendi içlerindeki boşluğun farkına varmalarıyla girerler daha çok. Ama burada kahramanımızın içindeki boşluğu kendisi değil annesi farkediyor ve bunun farkında olmayan kızına bu dünyaya adım atmasını insana çok absürd gelen bir yöntemle, üstelik kendisi öldükten sonra, sonucun olumlu olup olmadığını, durumu kontrol etme imkanı kalmadan ve hatta kızının böyle bir melekeye sahip olup olmadığını bile sorgulamadan annesi sağlıyor. Ve sonuç olumlu oluyor ve biz de yiyoruz. Çok daha iyilerini okuduk.