Toplam yorum: 3.090.134
Bu ayki yorum: 732

E-Dergi

Antinea Tarafından Yapılan Yorumlar

15.02.2024

Bu kitabı korku-gerilim olarak tanımlamak bana pek de doğru gelmiyor. Hiç korkutucu değil kesinlikle. Okumaya başladığımda filmin ilk sahnelerinin bana yaşattığı havaya girdim ama beni ürpertecek ya da biraz olsun gerecek hiçbir sahneyle karşılaşamadım. Daha ziyade gizem-polisiye çizgisinde ilerliyor ve kitaptaki karakterler gibi olayın arkasındaki gerçeği öğrenme isteği sizi sürüklüyor. Umarım serinin diğer kitapları da yakın zamanda basılır.
21.03.2013

Başlangıçta merakımı cezbetse de aynı sürükleyiciliği çabucak kaybetti Brida'nın öyküsü. Yazarın varmak istediği hedef neydi, bizi nereye götürmek istiyordu bir türlü anlayamadım. Kitabın finalini anlamsız buldum. Zaten hikaye kısa sürede doruğuna çıktıktan sonra -ki pek yüksek bir doruk değil bu- aynı şeylerin sürekli tekrarlandığını görüyorsunuz. Birkaç sayfada bir tekrarlanan ve diğerlerinden pek fazla farklılık göstermeyen ritüellerden ibaret bir hikayeye dönüşüyor kitap. Altını çizebileceğim üç beş cümlenin dışında beni etkileyen hiçbir şeyle karşılaşmadım, karakterlerle bağ kuramadım. Brida, Paulo Coelho'ya başlamak için pek doğru bir seçenek değil.
06.03.2013

Taaa lise çağımda başladım ben Kara Kule serisine. Daha 4. kitap henüz çıkmıştı. Üniversitedeyken Calla'nın Kurtları'nı kitapçıda gördüğümde nasıl heyecanlandığımı hala hatırlarım. Sevmediğim bir yazarın aşık olduğum serisidir Kara Kule. Ancak seriyi ikiye ayırıyorum ben. Büyücü ve Cam Küre'ye kadar gerçek bir destan ve Calla'nın Kurtları'yla birlikte başlayan destanın paramparça oluşu.

İLERİSİ SERİYLE İLGİLİ SPOILER İÇERİR

King, 19 Haziran 1999'da geçirdiği kazayı 19 sayısı ekseninde seriye yansıtarak hikayeye canlılık kazandırsa da olaylara kendisini de dahil etmesi serinin tepetaklak olmasına sebep oluyor. Roland'ın dünyasının karanlık, dengesiz yapısından sonra "bizim" dünyamızda geçen "King'i kurtarma operasyonu" son derece bayağı, sıkıcı. Yazarın kendisiyle karşılaştığımız sahneleri çok basit ve amatörce buldum. King, kendi karakterlerinin dilinden yan karakterlerin bir hikayede çok fazla yer kaplamayacağını, görevi biten birinin bir daha görünmeyeceğini söyledikten sonra bu inanışın kendi kitaplarında olmayacağını gösteriyor. Kırılan klişeleri seviyoruz ama onun eserlerinde yan karakterlerin gereğinden fazla sahne alması King klişesi olmuş durumda. Kaç yıllık arkadaşlarım, Roland'ın ka-tet'inin üyeleri son kitapta pat diye ölüverip gitmişken hiç bağ kuramadığım üç günlük yeni karakterlerin bu kadar sahne çalması hiç hoşuma gitmedi. Kitabın sonuna geldiğimizde son olmayan bir sonla karşılaşmamız da şaka gibi sanki. Her şeyi yeni baştan başlatıp ve Roland'ın yenilenen/yinelenen macerası için hayal mi kuralım? Neye dayanarak? Nasıl değişiklikler bekleyebilirz ki? Daha Kule'nin ve hikayenin asıl kötüsü olan Kızıl Kral hakkında doğru dürüst hiç bilgimiz yok. King ne kadar mazeret uydurursa uydursun, bu final hiç olmamış.


01.03.2013

Üç kitabı bir arada almıştım, verdiğim paraya acıyorum şimdi. Erotizm bir sostur. Hikayenin üzerine dökersin ve böylece hikayeyi tatlandırmış olursun. Halbuki bu kitapta (ve devamında gelenlerde) sadece bir çiftin cinsel hayatı işlenmiş. Hikaye cinselliğin dışına çıkamamış, yatak sahneleri dışında boş beleş bir işleniş var. Kitabın iskeleti olması gereken olay örgüsü ise marketten alabileceğiniz 3-5 liralık cep kitaplarında da kolayca bulabileceğiniz türden. Karakterler kendilerini yazdırmamışlar, yazar o karakterleri sevdirmek için kendisini zorlamış durmuş. Üstelik çok kısır bir anlatıma sahip. Sürekli aynı kelimeler, aynı tasvirler... Böylesi şişirilmiş bir kitap okuma hatasına daha düşmemiştim. İlla ki erotizm içerikli bir eser istiyorsanız Nora Roberts'ın In Death serisi iddia ediyorum ki daha uygun bir seçim olur.
04.09.2011

Yıllarca bir kenarda beklettikten sonra King bu kitapla Kara Kule serisine, Roland destanına geri dönüyor. Yazarın kurgusu gayet başarılı. Ancak... Okumak istiyorsanız sakın ola bu çeviriyi tercih etmeyin. Altın Kitaplar'dan çıkan Üçün Çekilişi çok daha doğru bir tercih olur. İnkılap basını hayatımda okuduğum en kötü çeviriye sahip çünkü. Günlük hayatta çok ama çok nadiren kullandığımız "Duyumsuyorum, gereksiniyorum" gibi kulak tırmalayıcı kelimelerin bolca kullanılması, bütün küfürlerin gözümüze sokulmak isteniyormuşçasına büyük harflerle yazılması (O küfürler bile saçma sapan bir çeviriye sahip) , küfür-argo türündeki kelimelerden sonra ısrarla kullanılan ünlem işaretleri... Kitaptan nefret etmenize bile sebep olabilir bu çeviri.