Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

berlineraussie Tarafından Yapılan Yorumlar

08.07.2007

Kitap çok ulusalcı bir dille yazılmış fakat yine de gerçekleri aleni bir şekilde ortaya koyuyor.
yakın geçmişimizi okuyup bugun bile insanların halen aynı hataya düştüğünü görebilmek tarihin tekerrürden ibaret olduğunu öğrenmek için iyi bir neden.
03.08.2006

kitap insanların en yalın hallerinin öyküleri var.sabah cinsiyetin farklı olup o günü yaşamak,çok istedigin yazarla dosteyevskiyle ölmesine ragmen farklı bir boyutta zamanda buluşmak ilgi çekici öyküleri buket uzuner çok güzel aktarmış bize.
15.07.2006

yaşar kemalin kitaplarını begenerek okumama ragmen bu kitabında sıkıldım.yazar bu kitabında çukurovadan çıkmış ve istanbulda yaşayan topragından kopmuş kişilerin hikayesini anlatıyor.2 kişinin hayatına agırlık verilmiş ama herkesin ayrı bir hikayesi var.akıcılıgı pek olmasada genede okunması gereken bi kitap
13.07.2006

Kitap ülkemizin doğusunda okuyamayan yüzlerce kızın sesi olmuş. Atatürk ilkelerine, çağdaş ve laik toplum yapısına uyan bu ülkeyi geleceğe götürmek isteyen her kızımızın okumaya hakkı olduğunu ve bunlar için bizimde birşeyler yapmamız gerektiğini anlatan güzel bir kitap.
13.05.2006

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

Necip Fazıl Kurtuluş destanının Sakarya ile ilgili olan bölümünü bu dizeleri ile çok güzel anlatmıştır.