E-Dergi

Git Kendini Çok Sevdirmeden isimli kitabın devamı niteliğinde. Kitabın kahramanı Arda'nın Eskişehir'den İstanbul'a dönüşü ve yaşadığı sürprizin peşinden giderek kocasıyla ilgili sırrı çözme çabaları anlatılıyor. Bu çaba kendisini tanıması ve öteki olarak gördüğü insanlarla yakınlık kurmasına yol açacak. Geriye dönüşlerle anlatılan gençlik döneminde yaşananların bugünü de nasıl şekillendirdiği güzel anlatılmış. Ağır edebiyat beklemeyin. Kolay okunan, belli yerlerde gerçek edebi tatlar alabileceğiniz bir kitap.

"Masumiyet Müzesi", roman olarak, resimli katalog olarak (Şeylerin MAsumiyeti kitabı), İstanbul Çukurcuma'da bir müze olarak karşımıza değişik formlarda çıkmıştı. Şimdi de Grant Gee tarafından bir filmi çekilmiş. Film, romanın kahramanı Füsun'un komşusu-arkadaşı Ayla'nın yıllar sonra İstanbul'a dönmesi fikri üzerine kurulmuş. Bu kitap film sürecini, filmi yaparken Orhan Pamuk ve Grant Gee'nin düşüncelerinin nasıl geliştiğini, Orhan PAmuk'un İstanbul, yazarlık ve sinema üzerine fikirlerini içeriyor. Orhan Pamuk'u takip edenlerin, sevenlerin beğeneceği bir çalışma.

Bu kitap yazarın şu anda piyasada bulunmayan "Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme" kitabının devamı niteliğinde. Kitabın başında ilk kitapta olanların kısa bir özeti geçilmişse de tüm detaylara özetten vakıf olmak mümkün değil. İş Bankası Yayınları Selçuk Altun'u kendi bünyesine katınca önce ilk kitabı bassa daha iyi olurdu. Kitap alışılmış Selçuk Altun tarzı diyebiliriz. Gizem, yolculuklar, İstanbul, kitaplar, yazarlar, bir şekilde parayı bulmuş kahramanlar, aile içi entrikalar, durmayan bir tempo. Romanlarında genelde kendine de rol veren yazar bu kitapta sözleri, hayata bakışı kendisine benzeyen bir kahraman olarak (Suner Aykan) ortaya çıkıyor. Küçük oyunları seven Selçuk Altun kahramanın baş harflerini de özenle seçmiş diye düşünüyorum. 100'er sayfalık 2 novellayı uç uca ekleyip 1 günde bitirebilirsiniz. Yazarın önceki kitaplarını okuyanlar bu güzel safariyi zaten kaçırmayacak ve çok memnun kalacaklardır. Okumayanlara ise kesinlikle tavsiye ederim. Okuyun seveceksiniz.

Hakan Karahan'ın genel temalarının içine yaşlanmak, köklere dönmek, geçmişi aramak da eklenmiş. Macera romanı tadında akıcı, insanı iç hesaplaşmaya sürükleyecek denli düşündürücü bir roman. Diğer kitaplarına nazaran yazarlığı daha olgunlaşmış bir Hakan Karahan ve usta işi bir roman var karşımızda. Geriye dönüşlerle anlatılan geçmişin gelip bugüne toslaması. Yazarın tüm kitaplarını tavsiye ederim.

Kitapta kısa hayat kesitleri, detaya girilmeden anlatılmış biyografik bilgiler ve Cemal Süreya'nın eşi Zuhal Tekkanat (şiir kitaplarında kullandığı isim Elif Sorgun) ile yapılmış bir röportaj var. Birkaç saatte bitiriyorsunuz. Satır aralarından anladığımıza göre Aydan Ay ilginç bir hayat yaşamış. ancak ne bunun detayları yeterince yer verilmiş ne de kitap tanıtımında vaad edildiği gibi babası yazar Behzat Ay ve edebiyat çevresi yeterince anlatılmış. O isimler 1-2 cümlede hızlıca geçilmiş. Aydan hanım yaşadığını söylediği hiçbir duyguyu, olayı derinleştirmeden şöyle bir hızlıca geçmiş sanki. Keşke yurdışına gidişi, orada yaşadıklarından damıttıkları, yazarlar, şairler (bilhassa Cemal Süreya) üzerine daha derinlikli bilgiye ulaşabilseydik kitabında.