E-Dergi

Ölmeden önce okunması gereken kitap listesini sorsalar tereddütsüz ekleyeceğim kitaptır. Bu kitapta dilegelen çocuk, unutmaya yüz tuttuğumuz,bizim insan yanımızdan başkası olamaz.

Hayalleri, umutları, düşleri olmadan hiç olan insan yanımızı, şair duyarlılığıyla kağıda aktarmayı başarmış bir yazarla tanışacaksınız. Adına insanlık denilen ve maalesef kaybolan yanımız diye tabir edeceğim acının tarifi ve tarihi ile tanışıp, hüzünleneceksiniz.

Şeker portakalı aynı zamanda Yoksulluğun acısını eşsiz biçimde dile getiren masal tadında bir kitap.

Çokça söylendiği gibi, absürd konularda hızlı yazılar karalayan bir yazarla tanışma fırsatını kaçırmak istemeyeceksiniz.

Bir kara mizahtan bahsetmek güç; ama konulardaki absürdlüğe inat olaylar arasındaki olağan, doğal bağlantılar okuduklarınızı samimi bulmak için yeterli oluyor.

Bir oturuşta okuyup bitirebileceğiniz, ancak edebi yönden ağzınızda hiç tat bırakmayan klasik bir post-modern best seller kitaplarından biri.

Ortada bir mücadele var, ancak bu mücadelenin ne zaman başladığı, ne zaman veya nasıl biteceği üzerine herhangi bir fikri kitabın kahramanlarının dahi bilmiyor.Kitabın hızı ardışık olaylar dizisinin içerisine sizi çekerek, bu konular üzerinde yorum yapmayı düşünmenize dahi izin vermiyor.

Berbat bir tv programını izleyip zaman öldürmeyi planlıyorsunuz, elinize alıp zorlanmadan okuyacağınız bir kitap olarak tavsiye edebilirim.

Kitap, Doğu' nun kadın hikayelerinden yola çıkarak, feodal özelliğini yitirmemiş olan toplumumuzun genel karakterini tüm açıklığıyla ortaya sermektedir.

Yazarın anlatım dili her ne kadar sade de olsa, ele aldığı öykülerin yoğunluğu o kadar fazla ki, kesinlikle etkisi altında kalacaksın.

Bir oturuşta okuyup bitireceğiniz, masal tadında bir kitap.

Kitap öyle bir önyazı ile başlıyor ki, Evlere Şenlik! Nietzsche yaşaydı “Ben neden bu kadar bilgeyim” sözünü kullanır mıydı acaba, hissiyatını veriyor size.

Yazarın kelime dağarcığına diyecek bir söz yok, bu konuda tebrik edilmesi, hatta sırf bu nedenle okunması gereken biri. Yazılarında, yalnızca kelimelerini değil aynı zamanda hırsını da serbest bırakmaktan çekinmiyor.


Yaptığı saptamalar yerinde ve çok doğru. Ancak bu saptamalarla vardığı sonuç, yada saptamaların kök nedenini açıklama konusunda o kadar da başarılı değil.


Bana en garip gelen fikri, Osmanlının Amerikayı sömürmeme nedeni olarak Allah korkusu ve Müslümanların mazlumun yanında olması olarak göstermeseydi. Bu yüzden Vahşi kapitalizmin kucağına düşmemiş. Acaba, diyorum, Osmanlı kontrolü altındaki toprakları ve halkaları savaşmayıp sevişerek mi elde etti.
Kendi fikirlerini empoze etmede, beğensin ya da beğenmesin tüm ideolojileri kullanmaktan çekinmiyor. Fikirleri bağlamından koparma konusunda usta diyebiliriz.


Fikir jimnastiği yapmak isteyenlere tavsiye edebilirim.