Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

okyanu_s Tarafından Yapılan Yorumlar

12.05.2004

Kadın

“İslam kadına evde oturmayı değil üretken olmayı öğütlüyor.” diyen yazar; kadının toplumdaki olması gereken ve mevcut konumunu, kadın sorunlarını analiz ederek İslam’ın kadına bakış açısını ve bu konudaki yanlış geleneksel tutumları irdeliyor.

Kitap; sistem içinde kadın ve toplumsal sorunlara yaklaşımlar ana başlıklarında iki ayrı bölümden oluşuyor.

Sistem İçinde Kadın

Kapitalizm insan görüşü toplumları nasıl etkiledi acaba? Şeklinde bir sorgulama ile başlayan bu bölümde kapitalizm, sosyalizm, komünizim, liberalizm gibi sosyal sistemlerin amaçlarına ne derece ulaştıkları sorusuna yanıt aranmış. Kaynağını “insanı yüce bir varlık” ilan edip üzerindeki tanrı egemenliğini kaldırmaya çalışan Eski Yunan Hümanizm’inden aldıkları savunulan bu sistemlerin, kişileri kendi özüne yabancılaştırarak insanı yüceltme gayelerinden nasıl saptıkları açıklanmış.

İnsani değerlere ve toplumsal GERÇEK GERÇEKLERE ters noktada seyirlerini sürdüren bu sistemlerin, kadınları nesneleştirip sömürdükleri konusuna değinen yazar kadınları Batıcı/Elit Kadın, Yoz/Nesne Kadın, Tüketici/Boş Kadın, Gelenekçi Kadın, Aydın Kadın, Aydın Müslüman Kadın şeklinde gruplara ayırarak bu kadınların sisteme tepkilerini incelemiş.

Sisteme farklı tepkiler veren, bazen toplumdaki statüleri nedeniyle birbirlerinden çok farklı görülen kadınların; -üretkenlik adına verimsizleşme- noktasındaki buluşmaları ve bu noktadaki temel ortak mantıkları incelenmiş.

Sistemlerin bu sömürü çabalarına rağmen Aydın Kadın ve Aydın Müslüman Kadınların direnişi ve özlerini koruma çabaları batıdaki ve doğudaki örnekleri ile övülmüş.

Toplumsal Sorunlara Yaklaşımlar

Kitabın bu kısmında belli başlı toplumsal sorunlara ve kadın sorunlarına değinilmiş. Cahilliye devrinde günümüze kadar kadın sorunları, eski ve yeni haremler, eski ve yeni köle kadınlar, Truva Atlarının günümüz versiyonu ile soğuk savaş…

Başörtüsü Sorunu Ve İslam’ın Doğru Anlaşılması

Yazar, İslam’ın kadına kazandırdığı saygınlık, İslam’ın aslında özünde var olan kadın erkek adaleti ve eşitliği konularına açıklık getiriyor; örtünme konusundaki İslam mantığı, İslam’ın kadınlara bir cins olarak değil de bir insan olarak yaklaşımı ve kadının özünü korumak konusunda Ona olan desteği…Sonra şöyle diyor yazar; “İslam kadına evlerine kapanmayı değil üretkenliği öğütlüyor.”

Batıda Kadın Sorunu

Kitapta ilginç bir araştırmaya yer verilmiş bu araştırma sonucuna göre; Batıda küfre ve dayağa maruz kalan kadın sayısı aynı zamanda Batı Almanya’da eşlerine şiddet uygulayan kadın sayısı bir hayli yüksek. Batıda baş gösteren bu gelişmelerin, kadın hakları konusunda izlenen yanlış politikaların kadınlar ve erkeklerin birbirlerini düşman gibi algılamalarına neden olduğunu vurgulayan yazar, bu düşmanlığın aynı cinslerin sapık ilişkilerini destekleyecek boyutlara ulaştığının altını çiziyor.

Sonuç

Kaynağını batıdan alan kadın hakları ve özgürlükleri akımının ülkemize aynen ithal edilmesinden ve bu akımlar sonucu oluşan sapkın, yanlış bilinçlerden dolayı yazar, kitabında haklı tedirginliğini dile getiriyor. Ülkemizde kadın sorunlarının kendi kültürümüz içersinde değerlendirilmesi ve batının göz ardı ettiği kadının bir cins olarak değil de bir insan olarak toplumda yer alması gerekliliği konusunu gündeme taşıyor.
12.05.2004

Bazen dilimizden dökülen bir dua olur isteklerimiz bazen bir hayal. Bazen hiç ummadığımız bir anda bir isteğimiz gerçekleşirken bazen çok istediğimiz bir şey geçekleşmez bir türlü. Neden? Muhammed Bozdağ zihinlerdeki bu nedenleri silmeye çalışıyor bu kitabında. Kader

Hep tartışılan ama hakında net tanımlamaların yapılamadığı, bir çok dinde adı geçen bir konudur “Kader kavramı”. “Yaşadığımız olayların perde arkası ne? ”, “Niçin bunları yaşıyoruz? ”, “İyi veya kötü yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz? ”, “İrade nedir? ”, “Yaşadığımız olaylarda bizim irademizin payı ne? ” gibi sorularla sorgulanır kader konusu.

İsteklerimiz

Muhammed Bozdağ, yaşadıklarımız, isteklerimiz ve başkalarının istekleri arasındaki bağlantıyı irdelemiş “İstemenin Esrarı” isimli bu kitabında. İstekler ve yaşananlar…

İstekler, isteklerin özellikleri, isteme süreçleri, yaratıcının isteklere verdiği cevaplar…“Evren” adını verdiğimiz büyük sisteme ait gözlemlerini ayet ve hadislerle destekleyerek açıklamış konuları yazar.

“İstemenin Esrarı” insanlara evreni inceleyip, kendi yeteneklerini keşfedip bilinçli isteklerde bulunmaları gerektiği mesajını veriyor.

İsteklerin reddedilişi ile ilgili bölümde ilginç tespitleri ve yorumları var yazarın. Bu bölümü okurken belki de kendi kendinize bile itiraf edemediğiniz hatalarınız, zaaflarınız ve düşüncelerinizle yüzleşeceksiniz ve bunların size nasıl engel olduklarını göreceksiniz.

Son Söz

Muhammed Bozdağ daha önce yayınlanan “Ruhsal Zeka” isimli kitabı ile kader kavaramı ile ilgili perdeleri aralamıştı. “İstemin Esrarı” isimli bu kitabı ile bu perdeleri biraz daha aralamış görülüyor.

İstekleri reddedilenler ve istekleri kabul edilenler bölümü incelendiğinde, evrensel sistemle uyum içersinde olan insanların, bu sistemle uyumlu isteklerinin kabul edileceği ya da isteyen için daha hayırlı bir şekilde yaratılacağı, tersi durumlarda ise isteklerin kabul edilmeyeceği sonucuna ulaşılıyor.

Etrafımıza baktığımızda evrensel sistemle uyum içersinde olmayan, kötü niyetli insanlarında isteklerinin kabul edildiğini görüyoruz. Kitapta bu konuya zaman zaman değinilmiş fakat konuya yeterince açıklık getirilmemiş.Bu durum kitapta ayrı bir bölüm de ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olsaydı daha tatmin edici bir eser olabileceği kanaatindeyim.

Sizde “Kader nedir? ” merakında olanlardansanız Muhammed Bozdağ’ın bu eseri size bu özgün eserini mutlaka okumanız tavsiye ederim. Yazarın dediği gibi “dileyişlerinizin kabulü dileğiyle”.


28.12.2003

Konu: Kuralsız gençlik akımının içinde sürüklenen bir gencin, öğretmeninin yakın ilgisi ile hayatını nasıl yeniden şekillendirdiği konu edilmiş kitaba. Gerçek bir yaşam hikayesi, saygı ve ilgi ile topluma kazandırılan bir gencin hikayesi Düzceli Mehmet

“İnsan dünyaya bir kez gelir, bu nedenle her anı iyi değerlendirmek gerekir.”Herkes bu konuda hem fikir, ayrılık “her anı iyi değerlendirmek” kavramına yüklenilen anlamda başlıyor.

Bu kavrama her ideolojik kesimin yüklediği anlam farklı hatta her insanın. Ama temelde iki farklı görüş mevcut. Birincisi “insan dünyaya bir kez gelir, her anın zevkini çıkarmalı. Hiçbir kuralla insan kendini kısıtlamamalı, sınırsız bir özgürlüğe sahip olmalı” felsefesi. İkincisi “her insanın dünyada olmasının bir nedeni var ve herkes kendi gayesini gerçekleştirmek için çalışmalı, kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmeli.” Tabi bu görüşte de insanların “kendine düşen sorumluluktan anladıkları farklı. Ancak sonuçta bu ikinci görüşü benimseyen insanlara göre hayat sadece zevk ve eğlenceden ibaret değildir. Her insanın yapması gereken şeyler vardır ve her insan yaşamın her anını buna hizmet ederek geçirmeli. İdeolojiler ne olursa olsun temel mantık bu şekildedir.

Temelde bu kadar birbirine zıt iki ayrı görüşü benimseyen ve bunlara göre yaşayan iki insan dost olabilir mi?

Düzceli Mehmet’in hikayesinde bu dostluğu göreceksiniz. Bir tarafta kuralsızlık felsefesini benimsemiş hiçbir kural tanımayan Düzceli Mehmet diğer tarafta niçin var olduğunun bilincinde kendisine düşen görevleri yerine getirmeye çalışan inançlı birisi; Mehmet’in üniversiteden hocası.

Düzceli Mehmet’in kendisi için oluşturmaya çalıştığı yaşam; kuralsız, engelsiz ve zevk doluydu. Mehmet’e göre dinler insanların tam zevk ve keyif almalarını engelliyordu bu nedenle de materyalizmin arkasına sığınır.

Mehmet ile hocası arasında bir tek kural vardır… Saygı… Saygı samimiyeti ve sevgiyi beraberinde getirmiş ve Mehmet ile hocası sıkı bir dost olmuşlardır.

Hocasının demokrat ve alçak gönüllü tavırları Mehmet’i cezp eder. Sık sık hocasını ziyarete giden Mehmet’in kafasında soru işaretleri oluşmaya başlar. Düzceli Mehmet gerçeklerden kaçmak değil gerçekleri öğrenmek ister.

Mehmet tam sekiz ay kafasındaki soru işaretlerini aydınlatmak, gerçekleri öğrenmek için araştırır. Sekiz ay sonunda Mehmet namaz kılmaya başlar. Gerçeklerle yüzleşmek ve sorumluluklarını yerine getirerek yaşamak, kurallar artık Mehmet’e rahatsızlık değil haz verir.

Mehmet’in hayatında hiçbir şey eskisi gibi değildir. Hayatında ilginç olaylar gelişemeye başlar. Büyük bir kaza ile başlayan bu gelişmeler Mehmet’i bir iman ve tevekkül timsali yapar.Düzce’de yaşanan depremde hayatını kaybeden Mehmet’in ölümü de yaşadığı diğer olaylar kadar ilginç ve ibret vericidir.

Anlatım ve Dil

Kitap günlük konuşma dili ile yazılmış her kesimin anlayabileceği tarzda. Anlatım sade ve akıcı. Kitabı elinize aldıktan kısa bir süre sonra bitireceğinize emin olabilirsiniz.


Son Söz

Genç nüfusun fazlalığı ülkemizin en büyük avantajlarından biri. Bunun farkında olan ve genç nüfusumuzu sindirmeye, onları kendilerinden ve kendi zevklerinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen insanlar haline getirmeye çalışan ideolojik oyunlar oynanıyor.

Bu ülke gençlere ve bu yeni nesilde öğretmenlere emanet edilmiş. Sorumsuz, kendisinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen gençler ile ve gençlere karşı ilgisiz ve anlayışsız öğretmenler ile ülkemizin hak ettiği yere gelmesi mümkün değil.

Bu kitap, öğretmenin bir genci saygı ve ilgi ile nasıl kazanabileceğini; bunun için de öğretmenliğin sadece dersle ilgili bilgi aktarmak olmadığının farkına varmış eğitimcilere aslında ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
13.12.2003

Neden Şanssızlıklar Beni Buluyor? mu Diyorsunuz

Olayların ardındaki incelikleri kavradığımda hayatımın akışı değişti; sanki “gizli bir el” bana yol gösteriyordu, tesadüf, şans ve kaza görüntüsündeki olayların “Sınırsız Bir Bilinçle” planlandığını fark ettim…Bu önsözler ile kitaba başlayan yazar; bu gizli eli ve onun insanların hayatlarına ne zaman ve ne şekilde müdahale ettiğini açıklamaya çalışmış eserinde.


Ruhsal Zeka!

Konu edilen “Sınırsız Bilinci” ve onun etkilerini kavrama yeteneğini “Ruhsal Zeka” olarak isimlendiriyor yazar. Ruhsal zekanın diğer zeka türleri; Duygusal Zeka(EQ) ve Zihinsel Zeka(IQ) ile karşılaştırmasını yapan yazar, Ruhsal Zeka(SQ) ’nın huzurlu ve başarılı bir yaşamda payının daha büyük olduğunu savunuyor.

Yazar kitabın diğer bölümlerinde Ruhsal Zekanın geliştirilmesi için yapılması gerekenlere yani tekniklere yer veriyor.Ayrıca başarı yolunda kapıla bilinecek bazı duygu ve düşüncelere karşı okuyucuları uyarıyor.

Neden şanssızlıklar hep bizi buluyor?

Yazar kitabın son kısımlarında “Sınırsız Bilinç” yani “İlahi İrade” nin insan hayatı üzerindeki etkisinden bahsediyor. Yaşadığımız kötü olayların arkasındaki sırları aralıyor. Muhammet Bozdağ bu olayların bazen bizi korumak, bazen yükseltmek, bazen uyarı amacıyla ve bazen de bizi cezalandırmak için yaşatıldığını somut örneklerle açıklıyor. “Olayların ardındaki perdeyi aralamaya çalışır, eylemlerinizi ve onları gerçekleştirme gerekçelerinizi kontrol edip gerekli düzenlemeleri yaparsanız hayatınızın akışı değişecektir” diyor yazar.

Yorum

Kitapta diğer kişisel gelişim kitaplarından farklı tekniklere yer verilmiş.Tamamen kendi çalışmaları ve izlenimleri sonucu elde ettiği tekniklere yer vermiş kitabında Muhammet Bozdağ. Bu durum eserini piyasadaki bir çok kitaptan farklı ve özgün kılıyor.

Ülkemizde kişisel gelişim bazı kesimler tarafından eleştirildi ve tamamen faydasız bir akım olarak nitelendirildi. Kişisel gelişim bize batıdan gelen bir akım, onlar ile inanç ve kültürlerimiz farklı.Dolayısıyla kitaplarda yer alan bazı yorumların bizimle ters düşmesi normal.

Bu akımı eleştirmek ve anlamsız olarak nitelendirmek yerine; akımı bizim kültür ve inançlarımızla sentezleyerek özümüze uygun hale getirmek yada bu konuda yapılan çabaları teşvik etmek daha doğru olur kanaatindeyim. Ne yazık ki bu sentezi yapmak, kafa yormak yerine burada da taklitçiliği yeğliyoruz.

Muhammet Bozdağ bu sentezi yapış. Taklitten uzak bu özgün eseri için Muhammet Bozdağ’ı tebrik ediyoruz. Muhammet Bozdağ’ın özgün çalışmalarının devamını diliyoruz.

Ruhsal Zeka ile ilgilenirseniz: www.ruhsalzeka.com u ziyaret edebilirsiniz
29.09.2003

Savaşçı

“Savaşçı” neden kitabın ismi savaşçı seçilmiş.E.E.Cumming şu sözleri bunun nedenini mükemmel özetlemiş.

Seni diğerlerinden farksız yapamaya çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en büyük savaşını vermektir. Bu savaş bir başladı mı bir daha hiç bitmez.

Arif Bey öğretmenlik mesleğine büyük ideallerle başlamıştı ancak şimdi kendisini bu mesleği seçtiği için “aptal” gibi hissediyordu. Bu durumdan huzursuzdu.

Doğan Cüceloğlu’nun seminerine katılan Arif Bey, Doğan Bey’in kendisine yardımcı olabileceğini düşünerek seminer sonrası Doğan Bey’e durumu anlatmaya karar verdi

Doğan Bey, Arif Bey’in yardım talebini kabul etmişti.Artık Arif Bey ve Doğan Bey sık sık görüşüp Arif Bey için her şeyin neden bu kadar değiştiğini sorgulamaya başladılar. Nedenler belirlendikten sonra neler yapılabileceği belirlendi.

Arif Bey çevresindeki diğer öğretmenler ve öğretmenlik mesleğinin önemini anlamayan kişilerin etkisinde kalmıştı. Hepsi hayatın gerçekleri ile yüz yüze gelince ideallerin söneceğini söylemişlerdi. Farkında olmadan kendilerini sınırlamışlardı ve Arif Bey’ide kendi kalıplarına sokmaya çalışıyorlardı. Arif Bey’in hatası onların doğrularının kendi gerçekleri olarak kabul etmesiydi.

Anlam arayışı içinde olana Arif Bey ilk olarak “ben kimim sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor.Arif bey, Doğan Bey’in yardımıyla kendini sorumluklarının ve bunların sınırlarını tanımlıyor.Kişinim hayatta kendisi olarak kalabilmesi için ne yapması gerektiğini belirliyorlar.

Arif Bey kendisini tanımlamış ve hayatını anlamlandırmıştı, öğrencilerinin karşısına eskisinden daha güçlü ve sağlam ideallerle çıkmaya hazırdı.

Kitabın sonu ilginç Arif Bey’in Adapazarı’nda bulunduğu sıralarda hepimizi derinden etkileyen 1999 Gölcük Depremi yaşanıyor. Arif Beye ne olduğunu merak ediyorsanız.......Bu kitabı her yerde bulabilirsiniz.

Okunmalı mı?

Konu felsefi boyutta ele alınmış.Diyaloglardan oluşan bir kitap olması diğer kişisel gelişim kitaplarından ayırıyor Savaşçı’yı

Felsefeden hoşlanıyorsanız ve kişisel gelişim ile ilgileniyorsanız bu kitabı büyük zevkle okuyacağınızdan emin olabilirsiniz.