Onaylı Yorumlar

Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
19 Nisan 2024
İbrahim Tenekeci'den toplumcu gerçekçi şiir için nadide bir örnek.

Daha önce Cahit Külebi'nin Anadolu-köy-kent gerçekliği üzerine yazdığı şiirler gibi, Tenekeci de "vefa makamı" olarak belirttiği Tüm Zamanlar şiirlerinde bizlere taşrayı, köy-kent bağlamı ve her şeye rağmen "insan" olmanın zorluklarını şiirsel bir anlatımla anlatmış.

Nadir bulunabilecek değerli bir anlatı. Tenekeci'nin "sözü yormadan" ve kelimeleri "kendi haline bırakıp" yine zamana şerh düştüğü Tüm Zamanlar eserini beğenerek, duygulanarak ve "aslında ne olduğumuzu" hatırlayarak okuyacaksınız.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
19 Nisan 2024
Amerika Birleşik Devletleri’nin Oklahoma eyaletinin Pawhuska şehrinde kızılderili Osage kabilesi yaşıyordu. Kabile halkı yaşam alanlarında petrolün keşfedilmesi ile bir anda büyük ve dikkat çekici zenginliğin sahibi olmuştu. Zenginlik beraberinde para, otomobil, lüks yaşam, evde hizmetinde çalışan yabancı insanlar getirdiği gibi bu zenginliği onların ellerinden almak isteyen beyaz adamın binlercesini de getirmişti. 1921 yılında Osage yerlilerinden olan Mollie Burkhart’ın kız kardeşi Anna’nın öldürülmesiyle başlayan cinayet serisi planlı, organize şekilde Mollie’nin ailesine, akrabalarına yönelik olarak devam eder. Cinayetleri çözmeye konusunda yerel kolluk güçlerinden ümidini kesmeye başlayan Osage yerlileri hükümet yetkililerinin cinayetler için başka bir ekip atamasını sağlarlar. Edgar Hoovert tarafından görevlendirilen Tom White ve arkadaşlarının cinayet davalarını tüm risklerine rağmen üstlenmesi sonrası FBI’ın doğuşuna da şahitlik ediyoruz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
18 Nisan 2024
Horatio Nelson, belki de dünyanın kaderini 19.yy.'da değiştiren adam. Napolyon denilince aklımıza her ne hikmetse hep Wellington ve Blücher veya Waterloo gelir ama Nelson gelmez. Aslında filmin esas kahramanı Nelson'dır. 1805 yılında Tralafalgar savaşına girerken amiral gemisinin en görünen ve korumasız yerinde donanmayı idare ediyordu. Kurmay heyeti göğsündeki madalyaların güneşte çok parladığını ve Fransız tüfekçileri için açık hedef oluşturduğunu söylediklerinde bu uyarılara aldırmadı. Bedeli onun için ağır oldu ama Fransız donanmasını da yenmeyi başardı. Hırslı, egosu yüksek, analitik düşünen bir deniz subayının kariyerini bu eserde izlemek mümkün. Abukır'da kazandığı galibiyet ve Sultan III. Selimin bizzat kavuğundan çıkardığı sorgucu ve pırlantalı bir madalya ile ödüllendirdiği Amiral Nelson. Öldüğünde şapkasında ve göğsünde ay yıldızlı pırlantalı madalyası bulunuyordu. Osmanlı tarihi içinde önemli bir sima, Napolyonun kâbusu bir subay. Meraklısı için harika bir eser.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
18 Nisan 2024
Douglas J. Soccio tarafından yazılan ve ABD'de dokuzuncu baskısını yapan, ismi ile dikkat çeken enfes bir çalışma ile karşı karşıyayız. Öncelikle böyle ağır bir eseri Türkçe 'ye kazandıran Kevser Kıvanç Karataş hocamıza şükranlarımızı iletiyoruz. Ağır, hacimli ve derin bir çalışmayı güzel bir Türkçe ile tercüme etmek hem cesaret hem de titizliğin bir yansıması olsa gerek. Gelelim esere. Soccio'nun bu çalışması aslında bir felsefe tarihi tetkiki. Bu kadar felsefe tarihi varken neden bu eseri okumalıyım sorusu zihninizde ortaya çıkmış olabilir. İlk olarak eser felsefe tarihi olsa da konuyu işlemesi ve bugün ile bağlantılar tesis etmesi ile günümüzü anlamaya yönelik bir çaba olarak dikkat çekiyor. Batı felsefe geleneğini kapsamlı ve derin bir surette işleyen yazar aynı zamanda sayfa kenarlarına eklediği özlü sözlerle düşünme sürecine katkı veriyor. Kitabın epey kalın olması gözünüzü korkutmasın, yazar sizi düşünce tarihinde bir maceraya davet ediyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
18 Nisan 2024
Vakti zamanında Cemal Süreya yazmıştı 99 Yüz’de:

“… hiçbir ortaklığa girmez. Dışarıda ve yukarıdadır. Yenilebilir; ama rövanşı kesinlikle alır. İnancının çılgını. Öyle ki onunla delici bir ideolojiye ulaşmak ister.

Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçakgönüllülükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok.”

Dahasını da söylemişti, ben özet geçtim. Ne güzel ifadeler. Ne de kaliteli tanımlar.

Aslında yukarıdaki ifadelerden dahi yola çıkacak olsak Karakoç’un her şeyden önce ‘mütefekkir’ olduğu kanısına varmalıyız. Ve elbette aksiyon adamıdır o.

İslami motiflerin yazınında çokça yer bulduğu, belki de her satırına sirayet ettiği aksiyon adamı. Ne kadar büyüktür, bilemem. Ama büyüktür kalem ve yaşayışıyla.

Büyüktür ve kesinlikle sadece Monna Rosa değildir!

Gün Doğmadan. Şiirleri. Ağır ağır, sindire sindire okumalısın.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
18 Nisan 2024
Anı ve söyleşilerden ders çıkarmak...
Sosyoloji ve Hukuk alanlarında kariyer yapmış akademisyen yazarı, medyada daha çok gastronomi alanındaki programlarından tanıyoruz. Tıpkı akademisyen Mina Urgan’ın; “Bir Dinozorun Anıları” kitabıyla daha çok bilinmesi gibi. Böylesi durumlar da işte toplumumuzun sosyolojik gerçekliğini yansıtıyor. Fakat “Hesap Lütfen” adlı bu kitap; söyleşi formatında bir anı aktarımı içeriğinde olsa da sürdürülebilir, verimli, kaliteli toplumsal bir yaşamın temel dayanaklarını öngörmektedir.

Anılar, deneyimler ve öneriler neden önemlidir? Başkalarının deneme, yanılma, geliştirme, değiştirme ve uygulamayla elde ettiği sonuçlar; artıları ve eksileriyle kayıt altına alınır. Kazanımlar yaşamın bir parçası haline getirilir, olumsuzluklardan kaçınılır. Böylece bu yaşam tarzı geliştirilerek tüm nesillere aktarılır.
Nerede hata yaptığımızı, nerede tekrara düştüğümüzü, neyi daha verimli kıvamda yapabileceğimizi tespit edebilmek için, yaşanmış olaylardan ibret almamız gerekmektedir. Anılar ve söyleşiler; eğer bize çok özel bilgi ve turistik gözlemlerin dışında bilgi ve deneyim aktarıyorsa anlamlıdır. O zaman toplumsal bir değer niteliği kazanırlar.

Bu kitap; ders, ilke ve öneri kapsamında değerlendirilebilecek yüzlerce yaşam bilgeliği dersi barındırıyor. Tabi ki en değerli hazineler derinlerdedir ve çıkarmak için ustalık gerekir. Her birey ihtiyacı, deneyimi, beklentisi ve birikimine göre yorumlar, anlar ve istifade eder.

Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin sonuna ise “Hayatımı etkileyen on kitap” ve “Hayatımı etkileyen on film” bölümleri eklenerek listeler sunulmuştur. İkinci bölümde, “İnsan Dünyaya Nasıl açılır?” başlığıyla şu bilgi aktarılmaktadır: “Merak duyan bilginin peşinden gider, bilgi ise hareketle birleştiğinde hayatı anlamlı kılar. Her insandan öğrenilecek bir şeylerin olduğuna inanarak yaşıyorum. Değer verdiğim bir insanın, bilgili olduğum bir konuda bana hak vermesindense, ondan yeni bir şeyler öğrenmeyi yeğlerim.”

Altıncı bölümde ise; “Toplum içinde yaşamanın yolları” başlığı altında şu deneyim paylaşılmaktadır: “İnsanların hemen hemen her konuda kamplaştığı tuhaf bir dünyada yaşıyoruz. Kamplaşmış insan dinlemez, dinlese de anlamaz; her düşünceyi kendi düşüncesine Hizmet eden bir tamamlayıcı ya da potansiyel bir düşman olarak görür. Bu tip insanlarla diyalogda, ilkesiz bir yerden onlar gibi görünmenizi önermiyorum. Ama kışkırtıcı olmak yerine yalnızca dinlemeye ve anlamaya çalışmak size farklı dünyaların kapısını aralayabilir. Kendi fikrimizi söylemeden önce karşı tarafı anlamaya çalışmak hayatı ve insanları kavramak için bulunmaz bir hazinedir.”

Benzer yorum ve sosyal keşiflerle dolu söyleşiyi dikkatle okumanızı öneririm.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (4)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
18 Nisan 2024
İsmail Kara, İslami Düşünce akımını tarihsel perspektifte inceleyen en önemli bilim adamlarımızdan birisidir. Esrinde modern dönemde düşüncesi ve İslami inanç ve hukuksal normların ne derecede uyumlu oldukları veya farklılıklarını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Eserini oluştururken dönemin fikir adamlarının kaleme aldığı eserlerinden ve çeşitli yerlerde yazdıkları yazılardan yola çıkarak açıklamıştır. Ele aldığı konuların başında meşruti sistemin İslamiyet'le nasıl bağdaştırılabileceği, İslam'ın modern bilime yaklaşımı ile ilgili ise dönemin kaynaklarından yola çıkarak bir zemine oturtuluş, Dikkat çeken konuların arasında ise Cumhuriyet Döneminde kabul ettirilmeye çalışılan seküler tipi bir yaşam tarzına karşı İslamcı fikir adamlarının verdiği reaksiyon kapsamlı olarak irdelenmiştir. Konuyla ilgili arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
17 Nisan 2024
Hipnoz Terimleri Sözlüğü, alan meraklısı olanlar için bir kaynak sözlük niteliğinde. Hipnoz... Bu sözlüğü okuduğumda hipnoza ilgi duymaya başladım. İnsanlar kendi kendilerine hipnoz yapabiliyormuş. Üstelik alttaki alıntı oldukça ilginç.
“Kendi kendine hipnozu öğrenmenin en güçlü nedeni, bilinçaltı zihninizin neredeyse sınırsız olan potansiyeline erişim sağlamaktır. Böylece sorunları çözebilir, hedefler belirleyip bunlara ulaşabilir, yeni fikirler oluşturabilir, becerileri geliştirebilirsiniz. Tarih boyunca birçok sanatçı, yazar, besteci, mucit ve bilim insanı en büyük eserlerini kendi kendine hipnoz kullanarak yaratmıştır.”
Bunu tarihte birçok sanatçı, yazar, besteci, muhit ve bilim insanlarının deneyimleyip eserlerini hipnoz etkisinde yapmış olmaları çok ilgimi çekti. Hipnoz etkisinde meydana getirilen eserlerin niteliği merak ettirdi. Sözlükten faydalanacak okurlar olacaktır. Kapsamlı bir sözlük olmuş. Evde denemeyin dememiş, deneyebiliriz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Yanıtları Göster
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
17 Nisan 2024
Dili başarıyla kullanan bir yazarın elinden çıkma Taş Sektirme Ustası. Okurken herhangi bir cümlede şöyle olsa daha iyi olur gibi bir düşünceye hiç düşmedi zihnim. İlk kitap için gayet yetkin cümle kurulumlarıyla karşılaşıyoruz. Dilinin sadeliği, akışkanlığı, pürüzsüz yapısı ve çok inip çıkmayan temposuyla bu kitabın kendine has bir dokusu mevcut. Kitabımızın ana anlatıcı birinci şahıs ve onun sesini iç monolog yoluyla duyabiliyoruz. Üçüncü şahıs anlatım, diyaloglar ve eserdeki kadın yan karakterin sesiyle birlikte çoklu anlatım Taş Sektirme Ustası'nda kullanılmış. Sadece yöntem değil içerik olarak da metnin modernist yapısına tanık oluyoruz. Kitabın içeriğinde Taş Sektirme Ustası olarak nitelendirilen anlatıcımızın bulunduğu topluma uyumsuz yaşamını görüyoruz. Kendini takıntı halinde suda taş sektirme tutkusuna kaptırmış, etrafında bulunan tüm insanlardan farklı yapısını bu şekilde dindirmeye çalışan fakat bulunduğu ortamın çemberini de aşamayan, çıkışsız bir karakter sunulmuş.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
17 Nisan 2024
İnsan ölür, hayal ölmez...
"İnsan ölür, hayal ölmez" diyor yazar "Fatih Duman"... Ne de güzel başlıyor kitabının satırlarına... Ve şöyle devam ediyor : " Analar babalar ölünce, çocuklarına miras olarak mal mülk bırakmaz sadece; bazen bir hayal bile en büyük mirastır. Ve o hayale mutlaka sahip çıkan birileri olur..." İşte kitabın özü de sözü de burada başlıyor... 13ncü yüzyıla ışınlanıyor okuyucu. Ahmet oğlu Nasüriddin Efendi yani nam salmış adıyla "Ahi Evran"la tanışıyor. Çoğumuz adını duydu belki ama kimdir, necidir bilenimiz var mı?

Hak yoluna gönül vermiş, her ne çile çektiyse...

"Allah'tandır, buna da şükür" demiş, ölüm kapısına dayansa da davasından asla vazgeçmemiş ve her şeyden önemlisi bir "hayale" inanmış bir eren Ahi Evran...

Ve kitabın yazılış amacı da bu ilim aliminin hayalini, mücadelesini ve yolunu anlatmak... Çok da güzel çok da keyifli anlatıyor... Günümüzle başlayan hikaye zaman zaman geçmişe doğru sarıyor makarayı ve Ahi Evran'ın yaşadığı dönemi tüm koşullarıyla ele alıyor.

Ahi Evran'ın yaşadığı dönem, Büyük Selçuklu devletinin var olduğu dönemler. Ahiler birliğini kuruyor gençlik yıllarında. Tek amacı, insanlara "Allah sevgisini" aşılamak ve İslamiyet'in yayılmasına yardımcı olmak... Kısa sürede bir kar topu misali büyüyor dergahı... Müridleri her geçen gün artarak çoğalıyor ve artık Evran ve beraberindekiler sadece İslamiyet için değil vatan topraklarının korunması için gerektiğinde cenk eder duruma geliyorlar... Canları pahasına davalarının adamı oluyorlar...

Yıllar geçiyor, yollar aşılıyor, yeni devletler kuruluyor... Evran gibilerin adı sanı unutuluyor belki ama kalplerde bıraktıkları iz asla unutulmuyor... Yaşam şekilleri, davaları nesilden nesile aktarılıyor... Bir Ahi Evran ölüyor belki ama başka bir kalpte yeni bir Ahi Evran doğuyor... Tıpkı onun gibi...

Yazar, geçmiş ve günümüz arasında bir bağ kuruyor ve yalın anlatımı ile Ahi Evran'ı günümüze taşıyor. Baş karakteri "Ali" ye de araştırmanın ve öğrenmenin sabrını ve güzelliğini öğretiyor... Biraz dini biraz tasavvufi havada yazılan "Ahi Evran" romanı her yaştan her kesime hitap edebilecek çok kıymetli bir eser.





Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla