Onaylı Yorumlar

Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
17 Nisan 2024
Hipnoz Terimleri Sözlüğü, alan meraklısı olanlar için bir kaynak sözlük niteliğinde. Hipnoz... Bu sözlüğü okuduğumda hipnoza ilgi duymaya başladım. İnsanlar kendi kendilerine hipnoz yapabiliyormuş. Üstelik alttaki alıntı oldukça ilginç.
“Kendi kendine hipnozu öğrenmenin en güçlü nedeni, bilinçaltı zihninizin neredeyse sınırsız olan potansiyeline erişim sağlamaktır. Böylece sorunları çözebilir, hedefler belirleyip bunlara ulaşabilir, yeni fikirler oluşturabilir, becerileri geliştirebilirsiniz. Tarih boyunca birçok sanatçı, yazar, besteci, mucit ve bilim insanı en büyük eserlerini kendi kendine hipnoz kullanarak yaratmıştır.”
Bunu tarihte birçok sanatçı, yazar, besteci, muhit ve bilim insanlarının deneyimleyip eserlerini hipnoz etkisinde yapmış olmaları çok ilgimi çekti. Hipnoz etkisinde meydana getirilen eserlerin niteliği merak ettirdi. Sözlükten faydalanacak okurlar olacaktır. Kapsamlı bir sözlük olmuş. Evde denemeyin dememiş, deneyebiliriz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Yanıtları Göster
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
17 Nisan 2024
Dili başarıyla kullanan bir yazarın elinden çıkma Taş Sektirme Ustası. Okurken herhangi bir cümlede şöyle olsa daha iyi olur gibi bir düşünceye hiç düşmedi zihnim. İlk kitap için gayet yetkin cümle kurulumlarıyla karşılaşıyoruz. Dilinin sadeliği, akışkanlığı, pürüzsüz yapısı ve çok inip çıkmayan temposuyla bu kitabın kendine has bir dokusu mevcut. Kitabımızın ana anlatıcı birinci şahıs ve onun sesini iç monolog yoluyla duyabiliyoruz. Üçüncü şahıs anlatım, diyaloglar ve eserdeki kadın yan karakterin sesiyle birlikte çoklu anlatım Taş Sektirme Ustası'nda kullanılmış. Sadece yöntem değil içerik olarak da metnin modernist yapısına tanık oluyoruz. Kitabın içeriğinde Taş Sektirme Ustası olarak nitelendirilen anlatıcımızın bulunduğu topluma uyumsuz yaşamını görüyoruz. Kendini takıntı halinde suda taş sektirme tutkusuna kaptırmış, etrafında bulunan tüm insanlardan farklı yapısını bu şekilde dindirmeye çalışan fakat bulunduğu ortamın çemberini de aşamayan, çıkışsız bir karakter sunulmuş.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
17 Nisan 2024
İnsan ölür, hayal ölmez...
"İnsan ölür, hayal ölmez" diyor yazar "Fatih Duman"... Ne de güzel başlıyor kitabının satırlarına... Ve şöyle devam ediyor : " Analar babalar ölünce, çocuklarına miras olarak mal mülk bırakmaz sadece; bazen bir hayal bile en büyük mirastır. Ve o hayale mutlaka sahip çıkan birileri olur..." İşte kitabın özü de sözü de burada başlıyor... 13ncü yüzyıla ışınlanıyor okuyucu. Ahmet oğlu Nasüriddin Efendi yani nam salmış adıyla "Ahi Evran"la tanışıyor. Çoğumuz adını duydu belki ama kimdir, necidir bilenimiz var mı?

Hak yoluna gönül vermiş, her ne çile çektiyse...

"Allah'tandır, buna da şükür" demiş, ölüm kapısına dayansa da davasından asla vazgeçmemiş ve her şeyden önemlisi bir "hayale" inanmış bir eren Ahi Evran...

Ve kitabın yazılış amacı da bu ilim aliminin hayalini, mücadelesini ve yolunu anlatmak... Çok da güzel çok da keyifli anlatıyor... Günümüzle başlayan hikaye zaman zaman geçmişe doğru sarıyor makarayı ve Ahi Evran'ın yaşadığı dönemi tüm koşullarıyla ele alıyor.

Ahi Evran'ın yaşadığı dönem, Büyük Selçuklu devletinin var olduğu dönemler. Ahiler birliğini kuruyor gençlik yıllarında. Tek amacı, insanlara "Allah sevgisini" aşılamak ve İslamiyet'in yayılmasına yardımcı olmak... Kısa sürede bir kar topu misali büyüyor dergahı... Müridleri her geçen gün artarak çoğalıyor ve artık Evran ve beraberindekiler sadece İslamiyet için değil vatan topraklarının korunması için gerektiğinde cenk eder duruma geliyorlar... Canları pahasına davalarının adamı oluyorlar...

Yıllar geçiyor, yollar aşılıyor, yeni devletler kuruluyor... Evran gibilerin adı sanı unutuluyor belki ama kalplerde bıraktıkları iz asla unutulmuyor... Yaşam şekilleri, davaları nesilden nesile aktarılıyor... Bir Ahi Evran ölüyor belki ama başka bir kalpte yeni bir Ahi Evran doğuyor... Tıpkı onun gibi...

Yazar, geçmiş ve günümüz arasında bir bağ kuruyor ve yalın anlatımı ile Ahi Evran'ı günümüze taşıyor. Baş karakteri "Ali" ye de araştırmanın ve öğrenmenin sabrını ve güzelliğini öğretiyor... Biraz dini biraz tasavvufi havada yazılan "Ahi Evran" romanı her yaştan her kesime hitap edebilecek çok kıymetli bir eser.





Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
16 Nisan 2024
Bu kitap neden çok bilinmiyor. Filmi olsa ne güzel olurdu diye çabucak okudum, çok sürükleyici. Aşkı memnu, Madame Bovary tadında hatta ben açıkçası onlardan daha çok beğendim. Sadece üç kişi arasında geçmesine rağmen, o kadar duygu analizleri ve derinlemesine düşüncelerle dolu ki, insan kitabı okurken, karakterlerin aynı anda sevgi, nefret, aşağılama, kıskançlık, güvenmeme gibi duygularını kendi içinde yoğun bir biçimde hissediyor. Yazar günümüzde yaşasaymış, eminim çok popüler olurdu, çok ama çok beğendim. Tavsiye ederim 10/10
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
16 Nisan 2024
Bugün sınıfımda okudum ve kitabı düz okumaktan ziyade bir soru ile başladık. Sizce gerçekten kitap içinden çıkabilirler mi?

Kitap bizi arada yönlendiriyor bu gerilimi artırmak için. Örneğin şimdi kitabı çevir hadi şimdi bir de salla belki düşerim kitabın içinden, gibi. Hatta bir sayfasında kahramanların kitaptan çıkması için sayfayı katlamamız şeklinde bizi yönlendiriyor. Açıkçası biz eğlendik ve kitabı sadece okumak yerine gerçekten kitap içinden çıkılabilir mi üzerine konuştuk. İş Bankası Yayınevi basım konusunda zaten iyi. Sayfaları kuşe kağıt şeklinde kaygan. Sade çizimleri ile biz sevdik.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
16 Nisan 2024
Hâlâ birkaç sırrımız var. Ama yalansızız.
Hayatta yerini dolduramayacağımız yegâne şeydir aile. Hayatımızda sorgusuz sualsiz kabul göreceğimiz tek yer ailemizin yanıdır. Bir eve rastgele bir dizi karakter yerleştirip, karşılıklı bağımlılık ve duygusal güç dağılımı arasında bir denge oluşturduğumuzda; onların bir senaryoya ihtiyaç duymadan işlevsiz aile hayatını canlandırdıklarını görürüz. Mesela büyük kardeş, ortancanın düşman dramını üstleneceği gerektiren bir rol canlandırıverir, aynı büyük kardeş, ailesine itaat edecek şekilde yetiştirilme ve aynı anda büyük kardeş olma ikileminden bir çıkış yolu arar. Küçük kardeş ise, ailenin geri kalanının bıraktığı boşlukları doldurmak için farklı pozisyonlar arasında gidip gelecektir. Ve bu sadece bir yatay çizgidir. Soy ağacındaki dikey çizgileri de eklersek her an karşılaşabileceğimiz ve alışkın olduğumuz aile diyaloglarında savrulduklarını görürüz. Bu hikâye de biraz aynı, biraz farklı noktalarla aktarılmış.

Tahmin edemeyeceği büyüklükte hayal kırıklığı yaşayan Mürüvvet Hanım, hayata dair tüm umutlarını oğlu Emin'e bağlayarak, içindeki çaresiz öfkeyi, dayanılmaz sahiplenme duygusuna dönüştürüp, Emin'in yaşamını baştan sona eline alır. O hayal kırıklığı ki daha nelere sebep olacak, kaç kişinin hayatına yön verecektir. Belki onca buhranın yaşanacağını bilse bir yerde durup düşünebilirdi, Mürüvvet Hanım. Konu hakkında yorum yapacak olsam tüm hikâyeyi açık etmekten korkarım. O yüzden aktarılan şeyin kıymetini yorumlamak istiyorum.

Şermin Yaşar kâğıda döktüğü ailenin benzersiz olmaktan ziyade oldukça tanıdık olmasını sağlayarak onu her okuyucu için yaşanmış ya da ilgi çekici kılacak bir hikâyeyi anlatıyor. Etkileşim o kadar basit ve doğal ki, hikâyenin olay örgüsüne katılıyor ve sonra bu doğallığı dejavu gibi geçmiş neslimde, dünde ya da şimdiki muhabbetlerimizde içselleştiriyorum. Sayısız kez olaylara doğrudan müdahale etmek istedim. Hatta yardım etmek, teselli etmek, ölümü ve kalp kırıklığını önlemek, kızgın gerçeği fısıldamak, acıya neden olan bencilce ruhları ısıtmak, üzüntüleri gülümsetmek, uyarmak ve umutsuzluğu defetmeyi istedim.

Şermin Yaşar’ın kullandığı dil fazlasıyla doğal, konularıysa gerçek bir ilhamla ele alıyor ve karakterlerin ve onların kaybolan dünyalarının hepimizin aşina olduğumuz tasvirini yaparken aynı zamanda yazılarına tatlı bir ironi, mütevazı bir ihtişam ve nazik bir mizah katıyor. Tıpkı kitabın başında hikâyesini ithaf ettiği karakteri Ethem'e sonunda büyük bir gizli umut, tatlı bir ses ve yaşama tutkusu kazandırdığı gibi. Beğenerek okuyacağınızı düşünüp, tavsiye etmeden geçemiyorum. Keyifli okumalar dilerim.

Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (4)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
15 Nisan 2024
Polisiye içinde yasak aşk hikayesi mi?

Tam da yazarımıza yakışır bir tarz. Sadece bununla da kalmıyor; politik konular, örgütler, insan ticareti… kısaca arka sokaklarda yaşanan olaylar ve tabii olmazsa olmaz İstanbul tınıları… Okurken Sedat efendiye söylene söylene okudum orası ayrı. Acınası bir halde olsa bile, yok kabullenebilmem mümkün olmadı yaşadığı duyguları.
Sis ve Gece; Ahmet Ümit’in öykü ve şiir kitaplarından sonra yayınlanan ilk polisiye romanı olma özelliğini taşıyor.
Evet tabii ki biz “başkomiser Nevzat” karakteri severler olarak, her kitapta onu görmek/okumak istiyor olsakta; henüz polisiye okumamış olanlar, bu kitapla başlayabilirler, tatlı bir başlangıç olacaktır. Akıcı bir anlatım… betimlemeler sizi boğmuyor. Kısaca yormadan, keyifle ve merakla okunacak bir eser.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
15 Nisan 2024
Ben beğenerek okudum. Nijerya hakkında, Afrika kültürü hakkında çok güzel detaylar var. Konusu evet, mitoloji, tragedya geçişmeleri içeriyor ve aynı zamanda modern zaman öğeleri ile örülmüş. Diğer taraftan yazarı başka yazarlara benzetmeye çalışan yorumları pek sevmedim. Modern bir yazar başka yazarlara benzeyerek başarılı olacak diye bir kaideye çok bağlı kalınamayacağını düşünüyorum. Olayları aktaran çocuk karakterin yaşı dikkate alındığında romanın dil örgüsü gayet iyi ve çevirmeni de başarılı buldum. Kitap Ağacı devri alem okuma grubu ile tanışma fırsatı bulduğum bu eseri tüm edebiyat severlere tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
15 Nisan 2024
Beynimiz Muhteşemdir
Barış Muslu'nun kitabını yıllar önce okumak istemiştim ancak bir türlü fırsat bulamamıştım. En sonunda bu yıl kitabı alıp okuyabildim. Kitabın içindeki yöntemler NLP yöntemlerine benziyor. Zaten yazar da Neuroformat adını verdiği bu tekniği NLP tekniklerinden esinlenerek geliştirdiğini söylüyor. Kendi zihnimizi gözden geçirip kusurlu, hatalı, bize sorun çıkaran noktaları tespit edip bunları temizleme üzerine kurulu bir sistem aslında bu. Özellikle göz taraması şeklinde yapılan uygulamayı çok beğendim. Kitabın içinde anlatılan uygulamaların hepsini yaptım. Fayda gördüklerim oldu. Zaten kişisel gelişim kitaplarının en önemli noktası burasıdır. Yani kitapta anlatılan yöntemleri uygulamak. Bu sayede ancak kitapta anlatılanların faydasını görebiliyoruz. Bu yüzden de kitabı okuyacak kişilerin mutlaka uygulama yapması gerekiyor. Kitabın anlatımı yalın ve sade. Yazar zaten kendi bulduğu yöntemle zihni tamir etmeyi anlatmaya çalıştığı için kitabın içinde pek çok yerde bu yönteme dair bilgiler yer alıyor. Hızlıca okunup bitirilecek bir kitap.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Roman gördüğüm en sıradışı ilk cümleyle başlıyor. Doktor adayı kahramanımız Ferit’in ilginç komşularının ve arkadaşlarının biraz karanlık, biraz trajikomik dünyalarını izlerken bir yandan sevgilisi Selma ile olan bol tereddütlü, bol bunalımlı hikâyesini takip ediyoruz. Son çıkan assolist gibi sahneye çıkan gizemli kadının varlığı olaya bambaşka bir boyut katıyor. Kitap, dönemi itibariyle de Peyami Safa’nın artık olgunlaşmış romancılığını ve bir sanatçı olarak felsefesini mükemmelen yansıttığı, kahramanına yaşattığı materyalizm-mistisizm çatışmasını harikulade resmettiği bir külttür. Lisede yutarcasına Peyami Safa okurken sıra bu esere geldiğinde tökezleyip yarım bırakmıştım. 2013'te borcumu ödemenin rahatlığıyla ve coşkuyla bitirdim. ‘Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’ 1949’da yayımlanmış. Sonra ‘Yalnızız’ geliyor ve ‘Biz İnsanlar’la kapanıyor perde. En sevdiğim bu 3 romanın, üstadın son 3 romanı olduğunu birkaç yıl önce öğrendim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla