Onaylı Yorumlar

Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
Tapınak Şövalyeleri Tarikatı 1. Haçlı Seferi sonrası kurulmuş ve var olduğu sürece takipçileri kendilerini Kutsal Topraklar davasına adamışlardır. Bu sebeple tarikatın tarihi Haçlı seferleri tarihi ile iç içedir. Bu kitapta bu sebeple Haçlı seferlerine oldukça uzun bir bölüm ayrılmış. Böylelikle tarikat tarihini okurken bir yandan da Haçlı seferleri tarihini okumuş oluyorsunuz. ikinci bölümde ise yetersiz bir Papa ve aç gözlü bir kral tarafından tutuklanan tarikatın savunmalarına yer verilmiş.

Oldukça ayrıntılı ve kapsamlı bir kitap olmasının yanında şimdiye kadar okuduğum en iyi Tapınak Şövalyeleri kitabı.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
Kitapta hikayelerine çok aşina olmadığımız isimler vardı. Yasin el-Haşimi, Hananu, Şekip Arslan ve Fevzi el-Kavukçu gibi alanın araştırmacıları dışında hikayeleri bilinmeyenler ve az bilinen çok sayıda isim var. Ortadoğu çalışanlar mutlaka incelemeli. Kitabı beğendim. Bazı aykırı ve mesafeli duracağım görüşleri vardı yazarın. Onun haricinde birçok arşive dayalı ve bölge dilleri de öğrenilerek bir araştırma yapılmış. Birçok farklı ülkenin arşiv çalışması var ve yazar büyük ihtimalle bu dilleri biliyor diye düşünüyorum. Bence Ortadoğu'nun anlaşılması ve yarınları için doğru adımlar atılması gerekiyor. Vatandaşlar olarak yaşadığımız coğrafyanın tarihine bigane kalamayız. Ortadoğu dediğimiz yerin acı dolu hikayesi ve yabancıların müdahalesiyle daha da kötüleşen bir ortam. Petrolün önemini İngilizler 1914'ten önce anladılar ve bu bölgenin kaderini şekillendirdi.
Umarım bölgede istikrar ve huzur olur. Kitabı herkese tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
Türkiye’deki 2. Dünya Savaşı külliyatına göz ardı edilemez bir katkı sağlayan Selçuk Uygur’un Operasyon Mussolini’den sonra yazar olarak kaleme 2. eseri Rommel – Bir Yaşam Öyküsü karşımızda durmakta. Özellikle Kitabın I ve II. Dünya Savaşı dönemlerine değindiği noktalarda ise şunu çok net ifade edebilirim ki, Erwin Rommel’in I. Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarını kaleme aldığı ve II. Dünya Savaşı öncesindeki kariyerinde bir dönüm noktası haline gelen Piyade Taarruzu ile John Pimlott’un yazdığı Rommel kendi Sözleriyle eserinin üzerine çıkmıştır. Her iki kitabında Türkçe tercümelerini okumuş biri olarak diyebilirim ki Selçuk Uygur’un kaleme aldığı Rommel; Piyade Taarruzu’ndaki gereksiz teferruatlardan arındırıldığı kadar Rommel Kendi Sözleriyle isimli kitaptan çok daha derinlikli ve kapsamlı bir eserdir. Harita ve fotoğraflar da eseri salt bir metin olmaktan çıkararak finale temponun hiç düşmemesini sağlamış.

Finalde ise Uzun zamandır bir eseri okurken bu kadar duygulanmamıştım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (7)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
İnsanın iç dünyasına dair ince çizgileri sade bir dille ele alan, derin manevi temaları işleyen bir eser. Kitap, adını taşıyan ilk hikaye ile okuyucuyu hemen içine çekiyor. Bir postacının, eşine olan sadakati ile başka bir kadına duyduğu masumane sevgi arasındaki çatışmayı, mektuplar aracılığıyla anlatan bu hikaye, insanın duygusal karmaşasını ve ahlaki ikilemlerini gözler önüne seriyor.

"Hacca Gidebilmek" hikayesi, bir otobüs şoförünün hac yolculuğu sırasında yaşadığı manevi uyanışı ve bu uyanışın getirdiği değişimi anlatırken, "Bir Yudum Su" ise insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan suyun, hayatımızdaki yerini ve önemini vurguluyor.

Kutlu'nun eseri, sadece hikayeler anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda okuyucuya ahlaki ve manevi bir ayna tutuyor. "Menekşeli Mektup", Mustafa Kutlu'nun ustalıklı kaleminden çıkan, okuyucuyu hem düşündüren hem de duygulandıran nadide bir eser olarak edebiyat dünyasındaki yerini alıyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
G.Dyer savaşın kendisi yerine savaş fikrinin toplum üzerindeki etkilerini edebiyat (şiir, öykü, roman) ve güzel sanatlar (heykel, resim, fotoğraf, savaş anıtı, mezar taşları) örnekleri kullanarak anlatıyor. Odaklandığı savaş ise kendisinin “Büyük Savaş” olarak tanımladığı 1. Dünya Savaşı. Yazar İngiliz olduğundan o pencereden bakarak değerlendirmelerini yapıyor. Savaşın çok kısıtlı bir bölgesindeki Flandre ve Fransa’nın kuzey batısındaki kara savaşını merceğine alıyor. Kitabın özgün adı “The Missing of the Somme”. Somme Savaşı 1916’da Fransa'da gerçekleşmiştir. Yazar savaşın geçtiği yerlerde yapılan mezarlıklardaki ziyaretçi defterlerine yazılanları da ironik bir anlatımla aktarıyor. Özellikle deftere yazılan bir düşünceye verilen cevapların, sorguluyor. Ayrıca savaşın dehşet verici olabileceğini ama bizlerin bu kavramı klişe haline getirip bir formaliteye dönüştürdüğümüzü düşünüyor. Yazar savaş meydanlarını, anıtlarını ziyaret ederek algılarını yazıya döküyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
26 Nisan 2024
Tahsin Yücel'in dediği gibi “Bizim Köy 1950’de bir başyapıttı. 1995’te de bir başyapıt'' olan eserde yazar bizzat köylünün hayatının içine girerek onların hayatını, yaşadığı zorlukları birinci elden görerek kaleme almıştır. Aynı zamanda bir köy okulunda öğretmenlik yapan Mahmut Makal köylünün sıcakta, soğukta, karda, kışta nasıl bir hayat izlediğini, yoksullukla ve hastalıkla pençeleştiği dönemi insanın içini sızlatan bir şekilde ele alıyor. Köylüyü siyasilere karşı savunmasına rağmen hem siyasilerden hem de köylüden şamar yiyen Mahmut Makal'a ise şahsen üzülüyorum. Güzel Anadolu'mun yokluktan cahil kalmış insanlarının bu durumunu kendi makam ve mevkileri için kullanan siyasilere ve toprak ağalarına ise her sayfasında ayrı bir öfke duyuyor insan. Makal eseri kaleme alırken aynı zamanda köy halkının lehçesine de yer vermesi esere samimiyet bir hava katıyor. Son olarak yazdıklarından dolayı mahkemelik olan Mahmut Makal'a saygılarımı sunuyorum.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
26 Nisan 2024
Yazmak ve boyamak hiç bu kadar eğitici ve eğlenceli olmamıştı.
Gülay Yener, kitabının ortaya çıkış amacı olarak “Türkçemizin zenginliklerine ışık tutarak sizlere dilimizi daha iyi öğretmek ve günlük yaşantımızda birbirine sıkça karıştırılan atasözleri ve deyimlerin farklı yapılarını sıkılmadan öğrenmenize destek olmaktır.” şeklinde bir açıklamada bulunuyor. Haksız da sayılmaz.

Çok eski zamanlardan bu yana bir birikimle oluşmuş dilimizde atasözleri ve deyimler oldukça geniş bir alan kaplıyor. Bu zengin birikimi de gelecek nesillere aktarmak, çocuklarımıza öğretmekle başlıyor. Yener, kitabında bu öğretimi oldukça keyifli hâle getirmiş.

Boşluk doldurmalı, eşleştirmeli etkinliklerin yanında bir de kompozisyon yazmak için alanlar da bırakılmış. Ayrıca mandala kısımlarının da bulunduğu kitap, çocukların ellerinden düşmeyecek gibi görünüyor.

Keyifli okumalar, eğlenceli çalışmalar.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
25 Nisan 2024
Şöyle bir soru hiç aklınıza geliyor mu: Neden dünyada en saygın otomobil firmaları Alman veya beyaz eşyada, makine sanayiinde hep Alman malları tercih ediliyor? Watson'ın bu monografisi bir ekonomi kitabı değil fakat Almanya'nın nasıl bir dünya devi olduğunu tarihsel-siyasal ve felsefi boyutta irdeleyen kapsamlı bir eser. II.Friederich ile başlayıp 1945 sonrasına uzanan ve Alman ruhunun nasıl geliştiğine ilişkin kapsamlı bir çerçeve sunan Watson, Almanya'nın nasıl ekonomik ve kültürel bir mucize olduğunu pek de mucizelere sığınmadan açık ve net bir perspektifle okuyucularına sunuyor. Kitabı okurken küçük Prusya'nın nasıl olup da muazzam bir imparatorluğun çekirdeği olduğunu anlıyorsunuz. 18.yy. da başlayan kültür ve eğitim hareketinin nasıl bir toplumu yeniden inşa ettiğini, dürüstlüğün ve verimliliğin daha 18.yy. da nasıl devlet memurları için bir şeref meselesi olduğunu gayet rahat idrak ediyorsunuz. Bir ulusun ve iki büyük savaşa rağmen bu ulusun neden yıkılmadığının hikayesi.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
25 Nisan 2024
Çıkmaz Sokak Sohbetleri, okuduğu okula seneler sonra idealist bir öğretmen olarak dönen yazarın anıları ve şiirlerinden oluşan tatlı sohbet havasında bir kitap. Okurken sıkılmak bir yana herkes kendi çocukluğundan bir parça bulacağını düşünerek okuyacaktır. Beden eğitimi ve spor öğretmeninin seksenlerde çocukluğunu, doksanlarda gençliğini geçirdiğini görüyoruz. Her ne kadar zor zamanlar yaşansa da “yaşadım” diyebilmeye değer bir dünya olduğunu gösteriyor. Bu bir kişisel gelişim kitabı değil. Anılar kitabı. Aralara kendi yazdığı şiirleri dahil etmiş yazar. Zile’de öğretmenlik yapıyor ve bunun etkisiyle yöresel sözcüklerle tatlandırılmış bir üslubu var. Çay, kahve eşliğinde okumalık. İdeallerini gerçekleştirme yolunda önüne çıkan birçok engel olacak elbette ama engellerle başa çıkmak imkânsız değil. Aşılmıyorsa görmezden gelinerek omza yük olmasından kaçınılabilir. Kaldı ki ders hareketsiz durulacak bir ders değil. Beden eğitimi… Okuru bol olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
25 Nisan 2024
Olayların geçtiği dönem Fransa'sında olan din savaşları, iç karışıklıklar, entrikalar ve saray ile asilzadelerin yaşamı arasında heyecan verici iki şövalyenin maceralarını anlatan 10 ciltlik bir tarihi romanın ilk cildi. Bence okumaya başlayınca kitap sizi içine çekiyor ve bırakamıyorsunuz. Olay akışı itibarıyla Fransa tarihi hakkında önemli bilgilere de ulaşabiliyorsunuz. Serinin ilk kitabı itibarıyla tarihi romandaki anlatım ve olayların akıcılığından pek memnun kaldım. Rus edebiyatı eserlerinin aksine genellikle bölümlerin giriş kısmında roman karakterleri hakkında kısa bilgi ile konular hakkında yazarın düşüncelerinin verilmesi romanın akıcılığına katkı sağlıyor. Serinin devamını da merakla okuyacağım gibi görünüyor. Kitabın baskısı güzel, bölümler sıkıcı olmayacak kadar uzunlukta belirlenmiş. Bazı kelime ve baskı hataları mevcut ancak kitabın genelinde göze batmıyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla