Offf nasıl üzülüyorum Attila İlhan'ı ölmeden önce keşfedemedim diye...Okudukça üzülüyorum, daha çok okuyorum daha çok üzülüyorum. Hiç olmazsa bir kaç söyleşisini izlerdim, tvde gördüğüm yerde kaçırmazdım, belki de tanışmaya çalışırdım valla. Bu kitabı ben yazsam düşüncelerim %95 böyle olurdu-kendisine katılmadığım bir kaç nokta var sadece. Kitaplardan alıntı yapmayı pek sevmiyorum, kolaycılık gibi geliyor bana ama bazen de yapmadan duramıyorum. Buraya almak istediğim tüm satırları yazsam kitabın da özetini yapmış olurum, onun için, daha yeni Vedat Türkali'nin Kayıp Romanlar kitabını bitirmiş biri olarak, şarkı türküyle ülke olunabilineceğini sanıp oyuna gelenler için şu alıntıyı yapacağım sadece: Senegalli aydın Diop der ki: 'sömürgeci bu, sömürdüğü ülkeyi uygarlaştırıyorum der, bunu o ülkeye kendi kültürünü ve teknolojisini aşılayarak yapar, öyle ki sen bağımsızlığını elde ettiğin anda, birdenbire ekonomik ve kültürel olarak kıyamete kadar ona bağlanmış olduğunu fark edersin: Üstelik, bu arada ulusal kişiliğini yitirdiğinden, bir uşağın efendisine bağlılığına benzer bir bağlılıktır bu' Düşündürücü değil mi?...
Söylediklerinin şu anda bir çok insanın dilinde olması, onu daha okunur kılıyor bence. Ve kaç kişi bu kadar sağlam bir alt yapıyla, bu kadar dibini kazıp bu kadar derin bilgi vererek yapıyor bunu? Konuşuyoruz konuşuyoruz ama ne biliyoruz biz? Duyduklarımızı tekrarlıyoruz, papağan gibi. Ülke olarak içinde bulunduğumuz durumun nedeni ne, ne zaman ve nasıl girdik bu yola-kaç kişi merak edip araştırıyor acaba?
Bu kitapta çok ders var, daha fazla okumasını ve anlaşılmasını diliyorum. Attila İlhan'ı çok takdir ediyorum ve büyük zevk alarak okuyorum. Ve özeniyorum...