Toplam yorum: 3.078.042
Bu ayki yorum: 4.920

E-Dergi

eylüle isyan Tarafından Yapılan Yorumlar

27.08.2007

THKO’nun kuruluş öncesi ve sonrasına ilişkin anılar. ’68’li dönem’de, Denizler, Hüseyinler, Yusuflar, Sinanlarla aynı ideali paylaşıp, yeryüzü biraz daha aydınlık olsun diye yüreğinde kıvılcımlarla yola çıktığında.

Atilla Keskin, Ortadoğu Teknik Üniversitesi son sınıf öğrencisiydi. Fedakarlık, inandığı yolda yürürken tehlikeyi hesap etmemek, ideal ve kader ortaklığı, o kuşağın en belirgin özellikleriydi. O günlerin önde yürüyenleri, ya öldürüldüler ya da hemen yanıbaşlarında bir arkadaş canında soludular ölümü.

Denizlerin idam hükümlerinin okunduğu salonda, haklarında idam hükmü verilen on sekiz gençten biri de Atilla Keskin’di. En delikanlı yıllarını darağacının gölgesinde, dört duvar arasında, ömrünün yirmi yılını sürgünde gurbet elde geçiren Atilla’nın anılarında kuşağının, kavga günlerinin, kavga arkadaşlarının, özellikle insani derinliğiyle iz bırakmış duyguları ışıldıyor. Gülümseyişlerinde acılar gizli, acılarında gülümseyişler. Sesi, yaşamın içinden gelen insanın sesi: eğilip bükülmemiş, sade, gerçek, içtenlikli... Ve zaten sivil tarih de ipuçlarını böylesi kaynaklardan toplamıyor mu?
27.08.2007

Momo karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirtecek şekilde dinlerdi ... Momo’nun yanında oynanan oyunlar başka hiçbir yerde oynanamazdı.

Yaşanılan gün içinde çok büyük bir sır vardır. Bu büyük sır zamandır. Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır, ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.

Bu gerçeği hiç kimse ‘duman adamlar’dan daha iyi bilemezdi. Bir saatlik, bir dakikalık, hatta bir saniyelik yaşamın değerini hiç kimse onlar kadar iyi ölçemezdi. İnsanların zamanı üzerine planlar kuruyorlar. İnce hesaplarla hazırlanmış planlar.

Yaptıklarından kimsenin haberdar olmaması onlar için çok önemliydi. Büyük kente yerleşip halkın arasına karışırken hiç dikkat çekmemişlerdi. Hiç kimse farkına bile varmadan adım adım ilerliyor ve insanlara egemen oluyorlardı.

Zamanınızı çalıyorlar, kendi istekleri uğruna sizi kandırıyor ve zamanınızı çalıyorlar... ama Momo ve çocuklar sizi uyarıyor ... Ey insanlık, dinle ve anla!.. Onikiye beş kaldı ... Aç gözünü, tetikte ol ... Hırsız, çaldı zamanı. Okuyun ve anlayın ... zamanınızı çalıyorlar!

‘Bitmeyecek Öykü’ ile çok sevilen Michael Ende’den efsaneleşmiş bir eser daha ... Üstelik yine hem çocuklara, hem de çocuk kalmaya uğraşan büyüklere ...
27.08.2007

Kitabımın kapağı için Ginger adlı aletin üzerinde fotoğraf çektirmemin iki sebebi var:

Birincisi, mizahi yönü. Bu aracı ve bu aracın üzerinde seyahat etme fikrini resim olarak eğlenceli buluyorum.

İkincisi daha önemli. Segway, veya halk arasındaki adıyla "Ginger", beklenen konuda, yani taşımacılık sektöründe büyük bir patlama gerçekleştirememiş olduğu halde, politika alanında son yılların en hayırlı, en içimin yağlarını eriten eylemine imza atmıştır: George W. Bush tabir ettiğimiz, zeki, çok sevdiğim, güzel insan, şimdiye kadar kimsenin "Hooop, yolculuk nereye hemşerim?" şeklinde hesap sormaya cüret edemediği barış güvercini (!) A.B.D başkanını, milyonların gözü önünde, üzerinden atmak, düşürmek, yere sermek!

Ve Ginger, sadece bunun icin bile "asrın icadı" payesini sonuna kadar hak etmektedir.

Bu kitabın politik yazılardan, siyasi mizahtan oluştuğunu sanmayın. Konu yine şehir hayatının cilveleri, hepimizin yaşadığı şeyler.

Ama üzerime düşeni yapıp, bir yerde üçüncü kitabımı, kendi tarzımla, iki tekerlekli, pille çalışan, maksimum 20 kilometre hıza çıkabilen nahif arkadaşım Ginger'a ithaf etmek istedim! Bu da Bush'a kapak olsun!
27.08.2007

Attila ilhan asla bir fransız hayranı değildir, kullandığı kelimelerin aslında birçoklarının Türkçe sandığı yabancı kökenli kelimeler olduğu ortadadır ve verdiği bazı yabancı kavramları da bir yabancı hayranlığı olarak değil, kavramın kökeni hakkında bir bilgi olarak algılamak doğru olur; Attila İlhan fransızca da bilir, paris yılları onun gözünü açmıştır. Fransızların Cezayiri sömürgeleştirmesini, Türkiyenin batılılaşma = başkalaşma = özden kopuş halindeki gibi görmektedir. Yani onlar cezayirliler kabullenmiyor, kültürlerini koruyor, biz onlar gibi batılı, amerikalı gibi olmaya, kendi kültürümüzden uzaklaşıp ona yabancılaşmaya başlıyoruz, bu yanlış.
27.08.2007

Çanakkalenini son zamanlarda fotoğrafik analizini yaılmış tek yapıt. Sinem sinevizyon gibi teknolojinin ileri düzeyde olduğu günümüzde tarihe mal olmuş çanakkale destanını izlettirmeden düşünce hayal dünyamıza nakşeden bir baş yapıt.