Bu kitap İslami değerlerin bilimde yansımasını görmek isteyen Müslüman kamuoyunun ve bilim adamlarının özlemine cevap vermek için kaleme alınmıştır.
Eser bir beyin jimnastiği sunmaktadır. Farabi, İbn Haldun ve İslam iktisat sosyolojisinin konularından bahsedip kalkınma, ilerleme ve gelişme sosyolojisine katkılarda bulunmaktadır.
Kitapta özellikle, sosyolojinin yeni bir dalının ortaya çıkması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu da İslam sosyolojisidir. Bunun için İslam sosyolojisinin, İslami sosyal düşünce şekillerini öğreten kendine özgü konuları ve hedefleri vardır:
İslam sosyolojisi İslam’da toplumsal düşünceyi inceler. Hedefi, sosyolojik açıdan sosyal düşüncenin etüt edilmesine özen göstermesinin yanı sıra İslam’ın sosyo-kültürel yapısını ortaya koyar ve İslam bilim tarihindeki aydınlanmanın odağı olan ilmi otoritelerin öncü bilimsel rollerini canlandırır.
Bu eser genel olarak altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, din sosyolojisidir. Bu bölümde din olgusundan ve dinin fonksiyonlarından bahsederek İbn Haldun, Durkheim, Weber ve Watt’ın dine bakış açılarını ele almaktadır. İkinci bölümde İslam’dan önceki sosyolojik düşünceden başlayarak İslam’da sosyolojik düşüncenin nasıl olduğunu; üçüncü bölümde, İslam Sosyolojisinin konusu ve araştırma alanlarını; dördüncü bölümde İslam düşüncesindeki sosyolojik teorileri; beşinci bölümde çağdaş düşünce akımlarını; son olarak altıncı bölümde İslam ve Kalkınma konularını irdelemektedir.
Samiye Mustafa Haşşab bu tasnifiyle İslam Sosyolojisinin, sosyolojinin bir alt dalı olarak ortaya çıkması gerektiğini gerekçeleriyle bizlere göstermektedir. Bunu da ispatlayarak tezini temellendirmektedir.
Yazar, insanları Tanrı fikrinin varlığına iten sebepleri psikolojik açıdan ele almaktadır. Bunu da Selznick’in açıklamasıyla dile getirmektedir. Selznick; korku ve endişelerden kaynaklı, toplumlardaki insanların manevi yorumları, günlük yaşantıdaki rutinlerin dışına çıkıp şaşırtıcı davranışlar sergilemeleri ve evreni anlamlı hale getirme çabalarıyla dile getirmektedir. İbn-i Tufeyl’in Hayy b. Yakzan adlı eseri yalnız yaşayan insanın Tanrı’nın varlığına ulaşması serüveni de buna örnek sayılabilir.
Eserde ele alınan tüm konurla ve İslam’ın sunduğu çözüm önerileri İslam sosyolojisinin varlığını zorunlu hale getirmiştir.