Modern Ekonominin Tarihi & 1500-1850 Arasında Dünya Ekonomisi Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Modern Ekonominin Tarihine Herkesin Anlayabileceği Bir Bakış
Christian Kleinschmidt'in "Modern Ekonominin Tarihi: 1500-1850 Arasında Dünya Ekonomisi" kitabı, ekonomik tarihin bu önemli dönemine dair kapsamlı bir analiz sunuyor. Kitap, ekonomik gelişmelerin sadece ticari faaliyetlerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda siyasi ve kültürel etkileşimlerle de iç içe olduğunu vurgulayarak, ekonomik tarihin dönüşümünü ve küreselleşmenin köklerini anlamak isteyenler için oldukça iyi bir özet.

Kleinschmidt, karabiberin ticaret yollarını nasıl şekillendirdiğinden, Avrupa'nın ekonomik yükselişine ve dünya ekonomisinin şekillenmesine kadar geniş bir yelpazede konuları ele alıyor. Özellikle karabiberin kıtalar arası ticaretin büyük bir simgesi olarak ortaya çıkışı ve dünya ekonomisinin ortaya çıkışında oynadığı rol, kitapta detaylı bir şekilde incelenmiş. Yazar, 16 ila 19. yüzyıl arasındaki ticari ve ekonomik gelişmelerin hız kazandığı bir dönemi ele alırken, Hindistan'ın ve Çin'in iktisadi önemlerini kaybettiği, yerine Avrupa'nın yükselişe geçtiği bir süreci anlatıyor.

Kitap, ekonomi ve tarih disiplinlerinin kesişim noktasında yer alan herkes için değerli bir referans olmuş. Bu açıdan yazarı da editörü de tebrik etmek gerek. Kleinschmidt, ekonominin nasıl bir evrim geçirdiğini ve bu süreçte yaşanan önemli olayları detaylı bir şekilde aktarırken, okuyucuyu âdeta bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Kitapta yer alan örnekler ve analizler, ekonomik tarihin karmaşık yapısını anlaşılır kılmakta oldukça başarılı. Ben iktisat fakültesi mezunu olmama rağmen bazen bu tür kitaplarda başka kaynakları okumak zorunda hissederdim, bunda o ihtiyacı duymadım.

Bu açıdan bu kitap sadece bir tarih kitabı değil, aynı zamanda ekonomik düşünce ve politikaların nasıl şekillendiğine dair derin bir bakış açısı özeti. Kleinschmidt, Avrupa'nın denizaşırı ticaret macerasının temel noktalarından biri olan hırs ve merak dürtüsünün, yayılmacı politikayı nasıl beslediğini ve bu sürecin ekonomik gelişmelere nasıl yön verdiğini de anlatıyor. Ayrıca, ticaret gemiciliğinde Hollanda'nın gerilemesi ve Britanya ile Fransa'nın yükselişe geçmesinin, gemicilik ve gemi inşaatının Avrupa ekonomisinin en hızlı büyüyen sektörlerinden biri hâline gelmesine nasıl katkıda bulunduğunu detaylandırıyor.

Yazar ayrıca Avrupa merkantilizminin yeni piyasalara girmeyi hedeflerken diğer güçlerin kendi pazarına girmesini de nasıl engellediğini ve bu sürecin denizaşırı ticareti destekleyen kurumlar aracılığıyla tüm dünyada ekonomik gelişmeye nasıl olumlu katkı sağladığını açıklıyor. Kleinschmidt, dünya ekonomisinin Amerika'nın keşfedilmesiyle ortaya çıktığını ve çoğunlukla Avrupalıların girişimleri sonucunda modern anlamda bir dünya ekonomisinin kurulabildiğini vurguluyor.

Özetle, ekonomi ve tarih meraklıları için önemli bir kaynak niteliğinde olduğuna inandığım bu kitap, modern ekonominin başlangıcına ilgi duyan herkesin okumasını tavsiye ettiğim bir eser.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
zafer saraç
14.07.2021
Modern Ekonominin Tarihi
Ekonomi insan hayatının en önemli köşe taşlarından birisidir. Klasik çağlar boyunca ticaret odaklı ortaya çıkan ekonomik durum ise; modern çağlarda genel görünümünü değiştirir. Farklı kavramlar ya da felsefi argümanlarla izah edilmeye çalışılan yeni ve modern iktisadi panoramanın iyi anlaşılması ise çağımızın problemlerinin idrak edilmesinde anahtar hükmündedir. Bu yüzden günümüz odaklı ekonomi okumalarının ufuk açıcı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tabii her kavramda olduğu gibi ekonominin de tarih penceresindeki görünümü önem arz eder. Günümüzdeki ekonomik yapının eski çağlardaki takas odaklı mübadelelerin revaçta olduğu dönemki kadar basit bir yapılanması olduğunu söylemek güçtür. Bu yüzden günümüz ekonomisinin, modern temellerini bulmak, inşa sürecini anlamlandırmak; sorun mesabesinde göze batan küresel problemlerin kökenine dair önemli ipuçları verir. Christian Kleinschmidt bahsedilen durumun önemini fark etmiş olacak ki “Modern Ekonominin Tarihi” isimli eseriyle ekonomi ve tarihin kesişim alanında okura ziyadesiyle güzel bir anlatı sunar.

Kleinschmidt’in eseri genel olarak değerlendirildiğinde kavramlar üzerine özel olarak değinildiği dikkat çeker. Özellikle ekonomi tarihine kafa yoran önemli bilim adamlarının duruma ilişkin yaptıkları kavramsal isimlendirmeler sıkça kullanılır. Klasik manada akademik bir disiplinle verilmesi gereken bu atıflar adeta genel okuyucu kitlesi için yumuşatılarak sunulur. Bu tarzın iki önemli etkisi okurun hanesine artı değer olarak yazılır: ilk olarak okur ekonomi tarihinin genel geçer kavramlarına aşina olur, ikinci olarak anlatılan dönemin ekonomik havası iki-üç kelimeyle akla kazınır. Misal Pomeranz’ın “Büyük Kırılma” olarak isimlendirdiği sanayileşme lokomotifinin kumandasına geçen Avrupa’nın dünya ticaretine yön verdiği dönemi anlatan kavram çokça zikredilir.

Geçmişteki ekonomik olaylar da diğer tarihi olaylar gibi birden fazla vakanın tetiklemesiyle zuhur eder. Bu tarihi yasaya istinaden olayın yorumu tarihçinin bakış açısıyla, temel olarak odaklandığı durumun mahiyetiyle şekillenir. Böylelikle farklı olayların merkezinden yola çıkan bakış açılarının farklı yorumlara ulaştığı çetrefilli bir görünüm ortaya çıkar. Tarihçi kendi yorumunu okura sunarken, diğer tarihçilerle ters düşer ya da onların değirmenine su taşır. Bu tarz durumlarda okura geniş bir bakış açısı kazandırmak elzemdir. Kleinschmidt, bahsedilen durumu aşmak için yorumlara müdahil olmadan görüşleri okura sunar. Böylelikle yazar ekonomi tarihçilerinin görüşlerini kıyaslama olanağına kavuşur.

Yine tarihi olayların bazı sebepleri bazı ihtisas sahibi tarihçiler tarafından uzmanlık alanına indirgenir, yani mevzu bahis araştırmacı ekonomi tarihçisiyse bütün olayların temelini ekonomiye dayandırır. Kleinschmidt’te, bahsedilen tekdüze tavır pek görülmez. Kleinschmidt, değerlendirmelerinde yer yer ekonomi gözlüğünü çıkararak, tarihi kırılma anlarının ekonomi üzerindeki etkilerine değinir. Bu amaçla ekonominin dolaylı olarak ilintili olduğu bazı anlatılar kitapta kendisine yer bulur. Misal siyaset, kültür, teknoloji, hukuk gibi kavramların ekonomiyle ilgili temas noktaları etkin tarihi anlatılarla okura sunulur.

Modern ekonomi denildiğinde modernlik temelinde ortaya atılan fikirlerin merkez üssünün Avrupa olduğu tahmin edilir. Zenginleşme, sanayileşme, demokratikleşme ve aydınlanma derken, dünyanın lideri konumuna yükselen Avrupa, fikir mesabesinde de tahtını başka bir güce kaptırmaz. Bu nedenle ekonomi tarihine dair öne sürülen tezlerin genelde Batılı bilim adamlarınca üretildiği gözden kaçmaz. Bu bakış açısı Doğu’yu dışlayan ve küçümseyen bazı yorumların ortaya çıkmasına neden olur. Misal Batının ekonomik gücüyle dünyaya hükmettiği durum dillendirilirken, bu tablonun olumsuz köklerine değinilmez. Yani sömürgecilik ve emperyalizmle deyim yerindeyse kıtaların iliğinin kurutulması tarih anlatısında olması gerektiği şekilde kendine yer bulmaz. Fakat Kleinschmidt, Batı’nın o şaibeli zenginliğinin köklerine dair gerçekleri söylemekten çekinmez. Ayrıca geçmişte Doğu’nun etkin ekonomik gücünü yiğide hakkını verir şekilde ortaya koyar.

Her ekonomi eseri gibi Kleinschmidt’in eserinde de istatistikler ve matematiksel yüzdeler göze çarpar. Ama yazar kesinlikle okuru rakam verilerine boğmaz. Öne sürülen teze dayanak oluşturmak için bu tarz bilgiler satırlar arasında nüksederken, grafikler yer yer göze çarpar. Tabii öne sürülen tez sunumunun yoğun olduğu söylenemez. Bunun aksine söylenenler, tespitler, veriler, analizler sonrası mevcut teorilerle durum tespiti yapılır. Yazarın son sözlerinden sonra konunun mantık düzlemine geldiği rahatlıkla söylenebilir. Tabii konunun fazlasıyla açıklamaya ihtiyacı olduğundan, yazara fazla iş düşeceği malum; fakat tutarlı yorumlarıyla çok çetrefilli bir mevzu olan ekonominin de tarih cephesinden aşikâr kılındığını söylemek yanlış olmaz.

Yazarın akademisyen olması, uzun süredir ekonomi tarihiyle uğraşması; konusuna ne derece iyi yoğunlaştığının kanıtı. Hele ekonomi-tarih ilişkisini vurgulayan tarihi olay sunumlarının mevzu bahis konuları konuşmayı sevenlerin kalemini güçlendireceğine, şüphe yoktur. Yine yazarın donanımını göstermesi açısından, Osmanlı İmparatorluğu ve Türk ekonomi tarihine ilişkin tespitlerine bakmak yeterli olur. Zira Kleinschmidt’in Türk tarihine ait değerlendirmeleri, lafı gediğine koyar tarzdadır. Ayrıca yazarın Osmanlı ekonomi tarihine ait tespitleri onun ülkeler bazında derinlemesine zengin bilgi ve kaynak kullanımını da kanıtlamaktadır. Eserin sonundaki zengin kaynakça ve literatür kullanımı genel geçer eserlerle beraber kıyıda köşede kalmış eser ve makaleleri de kapsamaktadır.

Her şeyden öte ekonomi gibi bol teferruat içeren bir disiplini özet mahiyetine indirgemek bayağı güçtür. Hele bilgi yoğunluğunun yorumla katmerli hale sokulabileceği tarihle birleşen bir ekonomi bilimi düşünülecek olursa işin zorluğu daha iyi anlaşılır. Kleinschmidt, yaptığı çalışmayla güç bir işin üstesinden kolaylıkla gelerek, okurunun dimağına nüfuz etmeyi başarır. Ayrıca Kleinschmidt’in ikinci çalışma alanı toplumsal tarih olup; yapmış olduğu yorumlar, insanı ilgilendiren bir bilim dalı olan tarihin sosyolojik yönüne yaptığı vurgularla ortaya çıkar. Ekonomi namına seçkinlerce oynatılan kalemlerin, alınan kararların, yapılan uygulamaların önce insanı ve toplumu etkileyeceği bilindiğinden; Kleinschmidt’in disiplinler arası yaklaşımı okur tarafından kolaylıkla benimseneceği şaşırtıcı değildir.


Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Modern Ekonominin Tarihi & 1500-1850 Arasında Dünya Ekonomisi
Kısaca tarih, karabiberle başlıyor. İngiltere'de birine karabiberin yetiştiği yere gitmesini söylemek hakaret gibi bir şeymiş zamanında, oysa karabiber hoş bir baharattır, yemeklere lezzet katar, daha da önemlisi o dönemde uzak ülkelerden getirilen çoğu şey gibi statü göstergesidir. Ticaret yolları Müslümanların eline geçtikten sonra fiyatı artmıştır, bu yüzden aynı durumdan ötürü tütün ithalatının Almanya'da yasaklanması gibi bir uygulamaya maruz kalmamışsa da keşiflerin yolunu fiyatı artan diğer pek çok metayla birlikte açmıştır. Vasco de Gama 1498'de Hindistan'a deniz yoluyla ilk kez ulaştıktan sonra tröst savaşlarının başladığı söylenebilir, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi diğer milletleri karabiber ticaretinin dışında tutabilmek için elinden geleni yapmaya başlıyor örneğin, tabii İngiltere'nin hızlı yükselişinin önünde duramayarak elini eteğini çekecek oralardan. Küresel ekonomik bölgeler ortaya çıktıkça Wolfgang Reinhard'ın deyişiyle "Avrupa yayılmacılığının küresel tarihi" başlamış olacak, 19. yüzyılda Avrupa'nın dünyadaki karaların üçte ikisini kontrol etmesiyle diğer güç odaklarını hızla geçtiği, o güne kadarki bütün ticari dengeleri bozduğu "Büyük Kırılma"ya kadar pek çok devletin mücadele ettiğini göreceğiz. O noktada bırakıyor Kleinschmidt, 1850'ye kadar olan biteni anlatıyor. Ekonomiye dair metaların ortaya çıkışını anlatan kitaplardan başka pek bir şey okumadığım için sıkı bir değerlendirme yapamayacağım, yazarın ele almadığı meseleler vardır herhalde, meraklı bir okur olarak anlatmaya çalışıyorum. Adam Smith okumadım, Karl Marx okumadım, on ikincil kaynaklardan öğrendiğim kadar. Her neyse, Kleinschmidt farklı düşünürlerin bazı şeylerin neden öyle olduğuna dair sundukları argümanları belirterek Weber'den, Wallerstein'dan, Acemoğlu'ndan ödünç aldığı kavramları dünyanın ekonomik seyrini açıklamakta kullanıyor, küresel kapitalizmin serpilmesini ekonomik bölgelerin ticaret ağıyla bağlanması, karşılıklı bağımlılık mekanizmalarının kurulması gibi dinamikleri birkaç açıdan incelemiş oluyor böylece. Beş etmen etrafına kuruyor tarihini: gönüllü ya da zorla göç, dünya ticaretini ve ekonomik alışverişi teşvik eden ya da engelleyen fikirler, nakliyat teknolojilerine odaklanan bilimsel gelişmeler, siyasetin ve şiddetin rolü, bir de ticari ve hukuki yapıları ortaya çıkaran kurumlar. En başta Amerika'nın keşfi geliyor, Yeni Dünya bulunmamış olsa dünya ekonomisinden söz etmenin mümkün olmayacağını söylüyor Kleinschmidt, Wallerstein'ın "küçük dünya ekonomileri" dediği odak noktalarının bağlanmasında keşif seferleri ve seferleri izleyen kolonyal politikalar çok önemli. Avrupa kıtalararası yolculukların risklerini alarak günümüzün dünyasını 1492'den itibaren şekillendirmeye başladığı sırada Çin, Hindistan, Osmanlı İmparatorluğu ve dünyanın diğer büyük güçleri daha lokal, belirli ticaret yöntemlerinden ayrılmayarak oldukça geride kaldılar. Uzunca bir süre dünyadaki ticaret hacminin yarısını oluşturan Çin ve Hindistan o zamanlar yeni yeni türeyen ticari kurumlardan yoksun olduğu, bilgi ve taşımacılık ağı konusunda geri kaldığı için üstünlüğü kaybetti, Osmanlı'nın uzunca bir süre pek bir şeyden haberi olmadı, zaten okyanuslardan uzak ve her türlü bilimsel gelişmeye görece kapalı olduğu için yapabileceği pek bir şey de yoktu gibi gözüküyor. Emrah Safa Gürkan'ı takip ediyorum, o bu konuda hiçbir ülkenin aslında geri kalmadığını, Avrupa'nın muazzam bir sıçrayışla çok ileri gittiğini söylüyor, Kleinschmidt'in anlattığı şey bu sıçramanın aşamaları. "Bunu vurgulamak, Avrupa merkezci dünya görüşüne biat etmek anlamına değil, 16. yüzyıldan itibaren 'sınırları genişletme dürtüsünün', ticari ilişki ve ağların kurulması ve sağlamlaştırılmasının, bilgi alışverişi ve teknoloji transferinin Avrupalı güçlerde Avrupalı olmayanlara kıyasla çok daha ileri düzeylere ulaştığı ve nihayet bunun çok-merkezli bir odaktan Avrupa'nın hükmettiği dünya ekonomisine geçilmesiyle sonuçlandığı gerçeğini hesaba kattığımız anlamına geliyor." (s. 10) "Ruh ve şiddet", "merak" gibi kavramlar bu ilerlemeyi mümkün kılan iki önemli etken, karşılıklı bağımlılık çağının başlamasıyla birlikte bir arada, barış içinde yaşayan merkezler ticari ve siyasi kıskaçlara alınarak yeni dünya düzeninin parçaları haline geliyor. Portekizliler ve Hollandalılar uzak diyarlarda, özellikle Hint Okyanusu'nda ticaret yapmaya başladıktan sonra Batı'nın yükselişi başlıyor, Doğu'nun düşüşü için bir süre daha geçmesi gerekecek. Yayılım politikaları başta yerel ticari sistemleri çok fazla etkilemiyor, Sven Beckert'ın Pamuk İmparatorluğu'nda anlattığı gibi özellikle Hindistan'da yerel üreticiler İngiltere'yi uzunca bir süre uğraştırarak işlerini sürdürseler de üstünlüklerini kaybettiler. Bunda ticaretin kralın elinden çıkarak özel kurumların uğraşına dönüşmesinin büyük etkisi var, yine Beckert'ın savı olan "savaş kapitalizmi" başlarda kralların eliyle sürdürülse de özel teşebbüslerin devleti fişeklemesiyle şirketlerin finanse ettiği yağma hareketine dönüşüyor adeta. Kleinschmidt'e göre seyri sadece "savaş kapitalizmi"nin ürünü olarak görmek doğru değil, pek çok etken var bunun yanında. Sigorta şirketleri örneğin, bankacılık sistemi 16. yüzyıldan çok önce kurulmuş olsa da yeni ticaret biçimini destekleyen bankacılık hareketleri de bir başka mevzu. Üretimin finanse edilmesi için gereken nakliye işlerinin gelişimi ilginç, Güney Amerika'dan getirtilen gümüş ve altın Hindistan'dan alınan baharatların karşılığı olarak kullanılıyor, bunun yanında pamuk sanayisinin gelişmesiyle bu küresel ağ tamamlanıyor ve dünyanın bir ucundan ithal edilen pamuk başka bir bölgede işleniyor, makineler icat ediliyor, ağır sanayi gelişiyor bir yandan. Muazzam bir ağ, Afrika'dan alınıp satılan milyonlarca insanın, fabrikalarda ve tarlalarda korkunç şartlarda çalışan işçilerle örülüyor.

Avrupa'nın sıçrama aşamalarının yanında diğer ülkelerin durumuna da bakıyor Kleinschmidt, "Büyük Kırılma" öncesinde Çin ve Japonya ticareti kasten kısıtlıyor, iktisat tarihçilerine göre "ekonomi politikalarının en büyük hatası". Yine Emrah Safa Gürkan'dan öğrendiğime göre yabancılar ülkenin içlerine kadar girip fesatlık yapmasınlar diye demiryollarını sökmüş Çin, İngiltere gibi Çin de taşkömürü yataklarına sahipmiş, sanayileşme için gereken enerjiyi sağlayabilirmiş ama uzak noktalara nakliyenin sıkıntılı olması nedeniyle kömür kullanılamamış. O sırada buhar makinelerinden endüstrinin çeşitli kollarına kadar sanayisini pek çok açıdan geliştiren İngiltere muazzam bir ilerleme göstermiş. Verimlilik ve üretkenlik de düşükmüş iki ülkede, emek tasarrufu yokmuş. Durumun özeti şudur herhalde: "Safevi İmparatorluğu'nda 18. yüzyılın başına dek, ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'nda, Hindistan'da ve Çin'de, devletin ekonomideki önemi çok daha az belirgindir veya iktisadi politikalarda öncelikler çok daha farklıdır. Çin devleti toplumsal huzuru, siyasi istikrar ve denetimi artırmak için, büyük ölçüde vergilerden gelen kaynaklarını, nüfusu destekleyecek altyapı geliştirmelerine ve kamu tesislerine akıtmıştır. Aynı zamanda Afyon Savaşları'na kadar askeriyeye de az yatırım yapılıyordu. Avrupa'da ise erken modern dönemdeki devletler rekabetinde silahlanmaya ve kraliyet temsiline azımsanmayacak kaynaklar aktı." (s. 43) Merkantilizmin de etkisiyle yenilikçi finans kurumları, askeri teknolojiler gelişiyor, bu gelişmeler sivil sektörlere de yansıyınca makas iyice açılıyor. Nüfus artışının payından da bahsetmek gerek, ekonomik hasılanın artışı nüfus artışıyla mümkün olmuş, her ne kadar tartışmalı bir konu olsa da. Malthus'un nüfus ve kaynaklarla ilgili görüşleri sanayileşme öncesinde geçerliymiş gibi görünse de Avrupa'nın her açıdan gelişimi ve yeni kıtaların bulunması, sömürülmesi hesapların baştan yapılmasına sebep olmuş. Osmanlı bir "barut imparatorluğu" olarak askeri gücü sayesinde yayılmış olsa da ticaretin genişlemesi için tüccarları korumaktan ve desteklemekten çok onları denetleyip vergilendirmekle uğraştığı için geri kalıyor, Avrupalı şirketlerle kıyaslanacak kurumları yok, devlet sanayiyi teşvik etmiyor, Sırbistan ve Makedonya'dan getirilen gümüş iyi değerlendirilmediği için artı değer olarak dönmüyor. Bu da Osmanlı'nın özeti: "Sonunda Britanya, özellikle 1815'ten sonra Viyana Kongresi'yle gelen Avrupa'nın lider gücü olma konumu ışığında, ticari liberalleşme sürecine öncülük etti; siyasi ve ekonomik güce sahip konumuyla serbest ticaret ve uluslararası rekabeti savundu. Bur sırada örneğin Osmanlı İmparatorluğu tersi yönü seçerek korumacılığa doğru gitti." (s. 67)

Bilen için bilgi tazeleyici, benim gibiler içinse keyifle okunası.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (9)
Hayır (5)
Bu Yorumu Yanıtla
dukak07
30.05.2023
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bu kitabı ben çok faydalı buldum gayet ciddi bilgiler var.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Ahborges
14.01.2022
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
ekonomi tarihi hakkında başvurulması gereken bir kaynak.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
furthertruth
27.10.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
kitap çok kısa ama ciddi temel bilgiler içeriyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla