E-Dergi

Menderes dönemini kapsamlı bir şekilde anlatan önemli bir kitap. Birçok yazarın katkısıyla oluşturulmuş ve Menderes döneminin kültürel, siyasi, tarihi vb. her türlü ortamını güzelce anlatan bir eser olmuş. Yeri geliyor Menderes'in Kürt sorununa bakışını görüyorsunuz, yeri geliyor Zeki Müren'in yükselişini okuyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki kendinizi kadın hareketlerinin 50-60 arası dönemde nasıl geliştiğiyle ilgili bir makalede buluveriyorsunuz. Dahası DP'yi CHP'den bigane tutmak gibi bir hataya da düşmüyor kitap. İnönü'nün siyaseti nasıl etkilediği, DP'nin önemli isimlerinin biyografileri, ABD-SSCB arası etkileşimin DP politikasını nasıl etkilediği gibi önemli soruları yetkin bir şekilde cevaplamaya çalışan bir kitap. Menderes dönemi konusunda kendince okumalar yapmış biri olarak tabii ki tavsiye ediyorum.

Hitler hakkında biraz mürekkep yalamış bir kişi olarak söylemem gerekirse epey donanımlı bir kitap bu. İki cilt aldığınızda 2000 sayfaya yaklaştığını düşünseniz de kaynakçayı, notları çıkartınca çoğu okur için okunabilir sayfa sayısına iniyor. Ondan da önemlisi hiç boşluk bırakmadan Hitler'in hayatını irdeliyor. Sadece 9 seneyi anlayan ikinci cildin ilk ciltten daha kalın olması ise Hitler'in hayatının bir özeti gibi adeta. Yazar pek çok yerde kişisel duygularından bahsetmişse de -Hitler'den açık olarak nefret ettiğini söylemesi gibi-, tarihi bilgi verirken taraf tutmamaya gayret göstermiş. Hitler'in nasıl yükseldiğini, 20'leri nasıl geçirdiğini, Almanya'nın Versay sonrası durumunda Hitler'in NSDAP içinde rakiplerini nasıl ekarte edip başa geçtiğini, savaş sırasında nasıl kararlar aldığını ve savaşın gidişatı boyunca Hitler'i onun gölgesi gibi takip etmek inanılmaz bir his. Bu döneme ilgi duyan herkesin gözünü budaktan sakınmadan okumasını tavsiye ederim.

Yine beat kuşağı yazarlarından birinin mükemmel bir kitabı. Kerouac'ın tamamen kendi yaptığı yolculuğun hikayesini sadece üç haftalık bir sürede kağıda geçirmesi. Alan Ginsberg, Neal Cassady ve William Burroughs'lu garip bir seyahat. Kurgu kitaplar çok sevmememe rağmen Kerouac anlattıkça yolculuk, yaz günlerinin sıcak sıcak tenime yapışması, Meksika sınırından geçtiğinde sinek vızıltıları eşliğinde kulağıma çalınan İspanyolca. Belki de o günlere sempati duyduğumdan çok sevdim bu kitabı. Ama herkes belli bir yaşa erişmeden bu kitabın hissettirdiklerini tatmalı diyorum.

William Burroughs gibi her türlü uyuşturucu maddeyi seneler boyu kullanmış bir kişinin kendini anlattığı bir kitap olmuş. Genç yaşta yeraltı edebiyatına ilgi duyan, 'underground' kültürü öğrenmek isteyen ve bu konuda okumalar yapmak isteyen insanlar okumalı. O dönemin önemli yeraltı simalarının birbiriyle olan tanışıklıkları, madde bulmak için yazarın nelerle karşılaştığı ve savaş sonrası yılların görece özgür olan ortamının gözlerinizin önünde canlanması. Hepsini bu kitapta bulabilirsiniz.

Tarafsız bir bakış açısıyla ele alınan bir konuymuş gibi görünse de epeyce taraf tutulan bir kitap. Bazı olayları öğrenmek ve kronolojik gelişim sırasıyla MHP ve ülkücülerin tarihini takip etmek için faydalı olabilir. Ama karşılaştırmalı tarih alışkanlığı olmayan bireylerin kafalarında -bana kalırsa- çok yanlış ve yanlı fikirler oluşmasına sebep olacak bir üslupla kaleme alınmış. Böyle bir kitapta 'sol cenah tarafından faşistler olarak adlandırılan kitle' denebilir ve bu kitle tanımlanabilir belki; ama sürekli 'faşist' diyerek ağır yaftalamalara girişmek biraz da özeleştiri gerektirir ve kitap da bu özeleştirinin hiç yapılmayacağı bir sahada yazıldığı için bu eksik kalmış ve olabildiğince yan tutan bir eser meydana çıkmış. Sol bakış açısıyla bu konuyu okumaya çalışmak böyle, sağ bakış açısıyla okumak isteseniz taraf tutmadan milliyetçi yorumlara girmeden, objektif bir dille yazılmış eser bulmak olanaksıza yakın. Tarihin ve bilimin ülkemizde de objektif yapılacağı günlere hasretle...