E-Dergi

Hendry Ford'un kendi yazıp yamadığı şüpheli de olsa Yahudiler hakkında önemli bigiler vermektedir. Örneğin Yahudilerin Amerika'ya ilk defa Kolomb ile geldikleri belirtilmekle birlikte bunların İspanya Sarayında bulunan üç gizli Yahudiden bahsetmektedir. Kitapta yer git gelller vardır. Örneğin Yahudilerin Amerika ekonomisini Rusya'da olduğu gibi çökertmek istediklerini söyler, hemen devamda ise Yahudilerin Amerika ekonomisini kalkındırdığından bahseder. Yahudilerin protokollerdeki yerinden bahseder. Basındaki Yahudi karşıtlığını eleştirir. Theodor Herzl'den ve daha diğer belli başlı yahudiler hakkında da bilgiler vermektedir.

Henry Ford, modern dönemin başlangıcında Abd'nin en önemli sanayicilerinden ve günümüzde kullanılan araçları üreten ilk girişimci sanayicilerdendir. Ford, araba üreteceğini gündeme getirdiği zaman etrafındakiler, ona araba üretmenin risklerinden ve zararlarından bahsederek çıldırmış olduğunu söylediler. Ford ise eleştirilere kulağını tıkayıp herkesin ulaşabileceği bir araba tasarladı... Eserde üretim ve kârlılığın nasıl olması gerektiğine yer vermiş. Girişimciliğin önemini vurgulamış, o dönemde demiryollarının öneminden ve demiryolları çalışanlarının ücret azlığı ve yaşam koşullarına değinmiş, iş veren işçi ilişkileri gibi daha pek çok kapital sistemin özelliklerinden bahsetmiştir. Dili çeviri eser olmasını göze önüne alırsak anlaşılır bir dille yazılmıştır.

19. yüzyılda özellikle kapitalizmin insan emeğini acımasızca sömürmesi üzerine sol düşünce akımı ilerleme kaydetti ve fikir adamları tarafından benimsendi. Bunların bazıları Eric Hobsbawn, Sartre, Foucault'dur. Adı geçen düşünürler çok sayıda bilimseller vermiş ve eserleri toplum tarafından kabul görmüştür. Roger Scruton, sol düşünürlerin yazdığı eserleri adeta imbikten geçirerek çelişkilerini ortaya koymuştur. Örnek vermek gerekirse: "Parisli saçma makinesi, kuşatma altındaki şehrin kent meydanındaki siperlerin üzerinden aşılmaz Yenisöylem'in ağır bloklarını fırlatarak, burjuva kültürüne vahşi bir saldırı başlatmak için kullanıldı. Sonucu sivil toplumun bel bağladığı iletişimi yok etmek oldu."

Meşrutiyet, kralın ve meclisin bir arada olduğu monarşi ile cumhuriyet arasında ara bir rejimdir. Fransız İhtilalinden sonra dünya siyasetinde monarşiler, birden bire yıkılmadı yerine meşruti sistemlere bıraktı. İngiltere gibi bazı meşruti sistemlerde meclis ö plandaydı. Almanya gibi ülkelerde ise krallar, daha büyük yetkilere sahipti. Osmanlı Devleti, dönemin gelişmelerine ayak uydurmuş ve Alman modelini örnek alarak meşruti sisteme geçmiştir. eserde meşrutiyetin tanımı, o dönemdeki fikir adamlarının meşrutiyeti tarihi örnekler ve inanç esasları bakımından İslam'la bağdaştırmaya çalışmaları anlatılmış. Kanun-i Esasi içeriği ve şer'i durumu aydınlatılmıştır. Ayrıca dönemin matbuatında kamuoyunu meşruti sisteme ısındırmak için basının etkili bir şekilde kullanıldığına dair örnekler verilmiştir. Kısacası modern dönem yönetim sisteminin Osmanlı siyasi ve sosyal dünyasına yansımaları ustaca anlatılmıştır.

Tarihte yeni gelen rejim, kendisinden önceki yönetimleri eleştirir veya tersi uygulamaları yürürlüğe koyar. Maalesef ülkemizde eskiyi unutturma ve yoksa sayma politikası biraz abartılmıştır. Bardakçı cesur bir şekilde belgelere dayalı bir şekilde konunun üzerine gitmiş ve tarihte pek bilinmeyen yazılmayanları gözler önüne sermiştir. Kitaptan bir örnek vermek gerekirse: "Yıldız Sarayı büyük bir tasfiyeye uğradı.... Yenilenen ve Avrupa medeniyeti ile beraber yürüyen Türkiye, o israf ocağı tüketim kaynağı sultanlar ocaklarına mukabil şehre gelecek seyyah ve ziyaretçileri memnun edecek asri otel mutfakları kurmak üzere Belediye Gazinosu'nu açtırdı." Bu şekilde kültür değişimi ve sonrasında tehlikeli alışkanlıklara sebebiyet verecek vak'a örnekleriyle birlikte Fransa, Çin gibi ülkelerdeki redd-i miras örneklerine de yer verilmiştir.