E-Dergi

Şeyh Gâlib'e dair yaptığım okumalarda karşıma çıkan bir isimdi Melling. Gâlib'in "bir başka lügat tekellüm ederek" şiirde galibiyetini ilan ettiği bir devirde payitahta gelerek Dede Efendi bestelerinin yankılandığı sarayları, köşkleri ve meydanları başka bir gözle tasvir etmişti. Melling'in her biri bir fotoğraf karesini andıran pitoresk İstanbul gravürleri kadar ilgimi çeken başka bir yönü de 3. Selim'in kızkardeşi Hatice Sultan'la Latin harfli kırık bir Türkçe üzerinden benzersiz bir haberleşme yöntemi olarak geliştirdikleri yazışmaları oldu.

Gürsel Korat, bu topraklara ait bir süper kahramanlar hikâyesi anlattığı 'Kunday - Gölgeler Çağı' kitabında sırtını Dede Korkut masallarına, Hızır-İlyas kültüne ve Orta Asya şaman inanışlarına yaslıyor. 13. yüzyılda Anadolu'yu Moğollardan korumak fantastik bir maceraya dönüşüyor.

Bernhard Kellermann 'Tünel'de, acımasız çalışma koşullarından sermaye sahiplerinin açgözlülüğüne, ahtapot gibi kollara ayrılan karanlık dehlizlerinden insan ruhunun çelişkilerle dolu derinliklerine sert gerçeklerle örülü, öngörülü bu romanında kapitalizmin ruhuna ayna tutuyor.

Taha Kılınç, 'Gölgelerin Peşinde 50 Portre'nin izini İslâm coğrafyasında sürüyor. Gölgede kalmış insanlarla örülü yepyeni bir harita koyuyor önümüze. Özenli ve özet bu biyografiler toplamı dileyene ileri okuma kaynakları da sunuyor. Böyle "köprükitap"ların sayıları artsa keşke...

Mustafa Özel'in yazılarıyla dergilerden kitaplara taşınan bir tanışıklığım var. Modernliği "üç kâğıt" üzerinden özetliyor: "Kâğıtpara olmasaydı Kapitalizm, gazete olmasaydı Ulus, roman olmasaydı Birey olmazdı." Faust'tan hareketle roman, "ruhunu şeytana satmış" bireyi kurguluyor. Modern bireyin iç dünyasını, toplumbilimcilerden daha iyi resmettiğini söylediği romanların kılavuzluğunda yeni bir türün temsilciliğine soyunan Mustafa Özel, okuru romanbilimin sınırlarını keşfe çağırıyor: "Tarih, gerçekleşmiş romandır. Roman ise, gerçekleşebilir tarih."