1517’de Yavuz’un Mısır’la birlikte Halife de oluşuyla sözde Osmanlı’ya geçen Yemen’de, 1919’a kadar, yaklaşık beş yüz bin Osmanlı askeri şehit olmuştu.
Dünya nüfusunun 600 milyon civarı olduğu o yıllarda ne olmuştu da 500 bin insanımız Yemen’de ölmüştü?
Bunlara belki de “öldü” demek bile doğru değildi. Zira Yemen “gidenin gelmediği yer”dir.
Gencecik insanlar gidiyor, “öldü” haberi de dâhil, onlardan bir daha da hiçbir haber alınamıyor. Ve on, yirmi, otuz yıl geçince de onu öldü sayıyorsunuz.
İşte Şepitçi tüm bu soruların cevapları ve daha fazlasını kitabında anlatıyor. Anlatmakla da kalmıyor, sanki “Asker Ağa” dedesinin ağzından Hudeyde–Cizan–Sana-Taiz şehirleri, Mefhak–Cahiliyye-Huş kaleleri, Şuûb–Hıraz-Mafke dağları, Yazil Köprüsü, Timsah Gölü, Süveyş Kanlı’na götürüyor.
Ve bu kitabı bitirdiğinizde "Yemen hakkında ben hiç bir şey bilmiyormuşum" diyor, eğer hâlâ takatiniz kaldıysa da şu Yemen türküsünü mırıldanarak derin düşüncelere dalıyorsunuz.