E-Dergi

Kitabı okuyunca Araplar ile Osmanlının yollarının ayrıştığı iki önemli konuyu farkettim:
1)Osmanlınının Tanzimat Fermanı gibi kararlarla batılılaşma çabaları,
2)Enver Paşanın(nasıl paşa oluverdiğini siz diğer kaynaklardan öğrenebilirsiniz), Alman hayranlığı ile
Osmanlı Devletini Birinci Dünya Savaşına sokması.
Kitaptan bir alıntı:
'..Türkiye'nin savaşa girmesi için Almanya tarafından Osmanlı donanmasına hediye edilen Goeben ve Breslau zırhlılarındaki Alman Amiral Souchon Türk donanmasına komuta ediyordu.
Talat ve Enver dışında,ne Sultan'ın,ne Sadrazamın ne de diğer nazırların durumdan haberi vardı.Hatta Fransa taraftarı olan kana susamış Cemal'in bile haberi yoktu!O gün,aralarında Nafia Nazırı Çürüksulu Mahmud Paşa'nın da bulunduğu dört nazır istifa etti.Sadrazam Said Halim Paşa da istifa etti ancak istifası kabul edilmedi.İşte o dönemde meydana gelen olayların iç yüzü bundan ibarettir.Devlet,sonuçta parça parça olacağı bir savaşa girdi.'

Kitabın yarısına kadar gelince,okumayı bıraktım.Yakında kaldığım yerden başlarım başlamasına da,çoğu kelimeler Osmanlıca,Arapça deyimlerden oluştuğu için kitabın okunması itici geliyor.
Şöyle yapılabilir:Kazım Karabekirin kalan aile fertlerinden izin alarak günümüz Türkçesiyle,maharetli kişi veya kişilerce aslına sadık kalınarak,yorum yapmadan sadeleştirilmiş haliyle yayınlanabilirse çok iyi olur.
Ayrıca kitabın kapağında,kitabta yer yer eleştirilen bir kimsenin yani Enver Paşanın fotoğrafı var.Ya fotoğraf olmamalı veya olacaksa Kazım Karabekirin fotoğrafı kendi kitabına daha da yakışır.

Tarihi romanlar tarihi belgelere,o yılları yaşamış kişilerin hatıralarına dayandırılarak yazılırsa daha inandırıcı ve güven verici oluyor.
 15.sayfada Çerkes Ethem in yanındaki adamıyla bir konuşması verilmiş.Konuşma cūmlelerinden anladığım kadarıyla inançlara dokunulmuş."Kutsal kitabımızın Ademin topraktan yaratıldığını yazdığı..eski Sümer tanrılarında da böyle olduğu..her millet kendi meşrebince bu yaradılış hikayesini aldığı,kendine göre eklemeler çıkarmalar yaparak günümüze kadar taşıdığı..bu işler 'ol' demeyle olmadığı..vs."
Çerkes Ethem in böyle konuştuğuna dair bir dipnot da yok.Eğer yazarın yaratılış hakkında farklı bir inancı varsa,birilerini konuşturmadan yazabilir,yazar böyle inanıyor diye düşünürüz.Fakat yazar görüşünü Çerkes Ethem gibi tarihi bir şahsiyet üzerinden vermeye çalışıyorsa bu çok yanlıştır.

Kitabın konusu Çerkes Ethem in eski İzmir valisi Rahmi beyin çocuğunu kaçırıp fidye karşılığında serbest bırakması.
Nazım Hikmetten alıntılanmış bir paragraf ile başlıyor kitap.Çerkes Ethemin 1800 atlı adamıyla düşmana teslim olduğunu şiirimsi bir dille anlatmış Nazım Hikmet.
Nazım Hikmet kim..Tarihçi mi..
Berfin yayınlarının Anılarım kitabında öyle demiyor Çerkes Ethem.
Abileri Tevfik ve Reşit Beylerin Yunanlılara teslim olma şartlarını kabüllenememiş.Çerkes Ethem in tahminine göre Yunanlılara teslim olanlar 25 kadar rütbeli ile 700 kadar kişi.Kendisine gelince,50 kadar silahlı adamıyla Susurluğa yakın Eski Manyas köyünde bir köy ağasının evine sığınmış.Yunanlıların yerini öğrenip köye ve ağaya zarar vereceklerini de düşünerek ağayla haber göndermiş Yunanlılara.Ya gelirsiniz çatışırız ya da teslim olma şartlarını kabül edersiniz diye.Şartlarını kabül ettirince o da teslim olmak zorunda kalmış.

Kurtuluş savaşı yıllarındaki isyanları sadeyağından kıl çeker gibi bastırmış.Oluşturulan mahkemelerle elebaşlarını idam ettirmiş.
Birde şöyle düşünün;bu değerli komutana ve özel kuvvetlerine hakettiği değer verilipte orduda ayrı bir komutanlık oluşturulsaydı bugün hala konuştuğumuz Dersim isyanı gibi olaylar nasıl bastırılırdı.