E-Dergi

Merhabalar
Düşündünüz mü insanı en çok dibe çeken, yaralayan bazen utandıran ve derin kedere sürükleyen duygu hangisidir? Kesinlikle karşılıksız aşk. Hele karşınızdaki kişi bu durumun farkında ve bunu çıkar amaçlı kullanıyorsa eyvahlar olsun! Orhan’ın Firdevs’e duyduğu saplantılı aşk, Firdevs’in Fırat’a olan derin ve hastalıklı bağlılığını hissettiği halde sümen altı etmesi, kendisini küçük düşüren hareketleri okurken beni inanılmaz gerdi. Ve hikâyenin asıl can alıcı kısmı Orhan’ın Saklıkuyu isimli küçük kasabadaki Vedia Sultan Bimarhanesi’ne ayak basmasıyla başlıyor. Bu sakin ve tekinsiz kasabada tanıdığımız yeni insanların benzer yaralarına ortak oluyoruz ve öğreniyoruz ki hepsi bambaşka hayatlar yaşarken hikayelerini tamamlamak için bir şekilde Saklıkuyu’ya çağrılıyorlar. Hayal ve gerçeğin birbirine karıştığı, Orhan’ın zihninin çekmecelerinde sakladığı anıları gün yüzüne çıkartan Bimarhane’nin sakladığı sırların açığa çıktığı film tadında bir okumaydı.

Merhabalar
“Güneş Olan Kız” oldukça ilginç bulduğum fantastik öğelere sahip kusursuz bir tarihi kurguydu. İlk yayımlandığı günden itibaren oldukça övgü alan bir kitap olduğundan çok da merak ediyordum.
1300’lü yıllarda Moğol yönetiminde altındaki Çin’de köylüler inanılmaz bir sefalet içinde yaşamaktadır. Bir kehanete göre erkek kardeşine adının nesiller boyu anılmasına sebep olacak azamet bahşedilirken küçük kız sadece bir hiçtir. Bunu anlamlandıramaz bir türlü fakat erkek kardeşi ile babası bir saldırıda ölünce hayatta kalmak için erkek kardeşinin hayatını yaşamaya karar verir. Zhu Chongba olarak manastıra girer ve zorlu hayatının başlangıc noktası burası olur. Manastırda şans ondan yanadır ve oda arkadası Xu Da’nın yardımıyla bir erkek gibi keşişliğe kadar yükselir. Bu yolda bazı ihanet ve entrikalar çevirmesi gerekse de sırrının ifşa olmaması için her kötülüğü yapmaya kararlıdır.
Savaş konulu tarihi kurguları seviyorsanız bu kitabı okumalısınız

Bodrumunuzun duvarını yanlışlıkla kırıyorsunuz ve o da ne? Bitişik evin bodrumunda ölmek üzere olan genç bir anne ve bebeğini görüyorsunuz. Yapılan DNA testinde evin alzheimer hastası yaşlı sahibinin bebeğin babası olduğu anlaşılır ve yaşlı adam tutuklanır. Fakat yanlış bazı şeyler dedektifin aklını kurcalamaya devam eder. Bu konunun üzerine giderken yıllar önce yine aynı bölgede kaybolan Hannah Gardiner’ın dosyasını tekrar açan Adam Fawley iki dosya arasında tesadüf olamayacak kadar fazla ilişki olduğunu fark eder. İnanılmaz zekice kurgulanmış ve finale kadar gizemini koruyan türünün en iyi kitaplarından biri kesinlikle.
.
Şeytana önünü ilikletecek karakterler yaratmış Cara Hunter bu romanında. Ben bir gecede bitirdim. İlk kitaptan bağımsız okunabilir fakat Dedektif Fawley’i tanımak için serinin ilk kitabı “Daisy Mason Nerede?”yi de okuyabilirsiniz öncesinde. Türü sevenlerin kesinlikle okumasını isterim .

Not alarak ilerlemek lazım.

Tek kelime ile mükemmel bir kitap. Su gibi akıyor, karakterler ve mekanlar öyle güzel tasvir edilmiş ki birebir yaşıyorsunuz sanki. Mutlaka okuyun.