Toplam yorum: 3.077.822
Bu ayki yorum: 4.700

E-Dergi

deryamustafa Tarafından Yapılan Yorumlar

09.01.2007

Zeynep Oral, daha önce "Uzakdoğu'm" ve "Katmandu'dan Meksika'ya" isimli kitaplarını okuduğum ve beğendiğim bir yazar. Ancak ne var ki, ne yalan söyleyeyim, bu kitabını pek beğenemedim. Önceki kitaplarından aldığım hazzı bu kitapta alamadım.

Kitabın ilk baskısı, 1996'da olmuş. Benim okuduğum 3. baskı ise 2001 yılına ait. Belki bu yüzden bazı yazıların güncelliği ve tazeliği kaybolmuş gibi.

Kitap, toplam 25 yazıdan oluşuyor. İlk yazı "Sunu Yerine". Nazım Hikmet'ten güzel bir alıntıyla başlanmış. Yazıların tümü yazarın, Türkiye içinde çeşitli vesilelerle yaptığı gezilerdeki anılarından oluşuyor.

Kitabın bence en çarpıcı bölümü " İki paket sigara..." isimli olanı. Yazarın sürekli yazmasının en büyük sebebi bu bölümde anlatılan ilginç bir tesadüften ileri geliyor. Yazarın karşılaştığı ilginç olay kısaca şu: Yazar, bir gün, Diyarbakır'ın uç mahallelerinden birisinde sigara almak için bir bakkala uğrar. Bakkal kendisine sürekli olarak bakmakta ve yazar bu durumdan oldukça rahatsızdır. Bakkal sonunda iki paket sigarayı yazara uzatır ve yazarın verdiği parayı ısrarla kabul etmez. Sebep, sonunda anlaşılmıştır. Bakkal, demir bir kutudan iki gazete küpürü çıkarır. Gazete küpürlerinde Zeynep Oral'ın resmi ve "Esintiler" başlığı altındaki yazısı bulunmaktadır. Bakkal ve oğlu on dokuz ay boyunca suçsuz yere Diyarbakır Cezaevi'nde yatmış ve sonra suçsuzsunuz denilerek serbest bırakılmışlardır. Bu süre içersinde bakkal ve oğlu bu iki yazıyı saklamış ve sık sık okumuşlardır. Ve o kadar zaman sonra hala da saklamaktadırlar. Bu yüzden iki paket sigara, yazara olan borçlarını ödeyemez bile.

Haa, ancak eksik olan şu ki; yazarın bu iki yazıda neyden bahsettiğinden hiç dem vurulmamış.

En eğlenceli yazılar ise Doğu Karadeniz ve halkı ile ile ilgili olanlar. Bu yazılarda şunları göreceksiniz:

- Mizah, Doğu Karadeniz'linin doğasında bulunmaktadır.
- Laz olmak için, Lazca bilmek, Lazca konuşmak ve Çayeli'nin öte yanından olmak gerekiyor. Yani Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Hopa ve Sarplı'lar Laz sayılabilir.
- Buranın insanları çok yaşarlar. Buralarda kadınlar kendi aralarında birbirlerine şöyle seslenirlermiş:"Kızım, kızına söyle, kızının kızı ağlıyor"

Yazar hakkında daha geniş bilgi için: www.zeyneporal.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.
18.12.2006

Erol Mütercimler, bu kitabında, bir çoğumuzun duyduğu, tartıştığı veya az çok bir fikrinin olduğu hemen hemen her türlü komplo teorisini çeşitli kaynaklardan derlemiş. Bu anlamda oldukça kapsamlı bir çalışma.

Kitap dört ana bölümden oluşmakta: 1-Tarih 2-Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi 3-Medya ve Provokasyonlar 4-Yeraltı Kaynakları ve Enerji. Toplam 73 adet komplo teorisi bulunmakta.

Açıkcası, bazı komplo teorilerinin anlatımı ya çok askıda kalmış ya da yeteri kadar kanıt getirilmeye gerek duyulmamış. Bu da dile getirilen komplo teorilerinden bazılarının inanılırlığını oldukça azaltıyor. Ayrıca bazı olayların gerçek olup/olmaması dışında, yazarın kişisel görüş ve yorumları da girince, işin rengi biraz değişiyor. Zira, Türkiye gibi siyasetin, tarihin, dinin ve diğer tüm sosyal olguların karmakarışık ve çok fonksiyonlu olduğu durumlarda, en basit bir olayda bile yorumcunun liberal, dinci, komunist, ilerici,gerici, köktendinci, köktendinsiz, şucu-bucu vs. olması çok şeyi değiştiriyor. Böyle olduğu için de örneğin Adnan Menderes bazıları için Türkiye'yi İnönü'nün baskıcı ve dışa kapalı atmosferinden kurtarıcı olduğu için bir kahraman; diğerleri için de Amerikan uşağı, irticayi Türkiye'nin başına saran bir öncü oluveriyor.

Ayrıca, hakkını vermek gerekir ki; bazı komplo teorileri oldukça sağlam bir alt yapıyla kaleme alınmış. Toplam 73 adet teoriden benim için en enteresan ve doyurucu olanları şunlar:

- Çandarlı Halil Paşa'nın Ölümü
- Sultan Osman Gemisinin Gasp Edilişinin Öyküsü
- Dünyanın Yerel Bankası HSBC
- AİDS Pentagon'un ürünü mü?
- İran-Almanya-Çin Üçgeninde Uyuşturucu Lobisi
- Vatikan'ın Gizli İlişkileri
- Dünya'yı Yöneten Gizli Örgütler ve Türkiye'nin Çöküşü:Yeni Dünya Düzeninde Şah Mat mı?
- Pentagon'a Uçak Çarpmadı..Hedef Önce Afganistan, Ardından Irak Oldu..Yeni Hedef Bor Madenleri mi?

Komplo teorileri ile ilgilenenler- özellikle yeni başlayanlar- bu kitabı okuyabilir. Ancak, benzer konuları önceden ileri düzeyde araştırmış olanlar veya kaynak kitap arayışındakilere göre bir kitap değil.
10.12.2006

Alev Alatlı, Türkiye'nin ender "sert" duruşlu yazarlarından birisi. Görüşlerini kendi inandıkları ve düşündükleri doğrultusunda eğip-bükmeden ortaya koyan düşünürlerden. Görüşlerini beyan ederken kendine, bildiklerine ve hissettiklerine güveni tam.

Oldukça da çalışkan bir yazar. 1985 yılında yayınladığı ilk romanından bu yana Türk düşünce çevreleri arasında ismi saygıyla anılıyor.

Kitap, yazarın özellikle güncel olaylarla ilgili kaleme aldığı yazıların bir derlemesinden oluşuyor. Belli başlı konu başlıkları şunlar:"Meslek olarak Müslümanlık", " "Ortadoks Kilisesi ve Ökümeniklik", "İdeoloji değil Psikoloji", "Laiklik ve Deizm","Avrupalı Olmak", "Kafkas'a Hükmet, " Orhan Pamuk'a Açık Mektup".

Kitabın son bölümünde yazarın kendisiyle yapılmış bir röportaj da eklenmiş. Röportajın konusu genel anlamda Türkiye ve Rusya arasındaki benzerlikler. Alev Alatlı, Türkiye'yi anlamak için Rusya'yı iyi okumak gerektiğini savunuyor ve Rus aydınlarının serüvenlerinin bize ayna tuttuğunu söylüyor (s.173)

Yazarın her görüşünü tamamen kabul etmek zorunda değiliz. Tabii, bunun için bir de ne kastettiğini tamamıyla anlamak gerekiyor. Zira, yazarın kendine has içe dönük, yavaş yavaş okunabilen ve bazen de kaotik bir anlatım tarzı var. Bu yüzden bir kısmımız, kitabın sonunu getiremeyebiliriz de. Ama yazarı anlamak isteyenler, sonuna kadar sabredeceklerdir.

Yazar hakkında daha çok bilgi almak için: www.alevalatlı.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.

06.12.2006

Murat Belge, bilindiği gibi, farklı gazete ve dergilerde özellikle sosyoloji, tarih ve edebiyat üzerine yazdığı yazılarla birlikte kitapları ve çevirileriyle de tanınan sosyalist bir yazar, düşünür. Kendisi özellikle Birikim Dergisi ve Radikal gazetesindeki yazılarıyla takip ediliyor.

Murat Belge, çok gezdiği söylenebilecek yazarlardan birisi. Dünyanın birçok yerine, özellikle Avrupa ülkelerine yaptığı seyahatlerin kahir ekseriyetini, çeşitli konferans veya seminerlerde konuşmacı olarak davetli olması üzerine gerçekleştirmiş.

Kitap oldukça hacimli, sayfa sayısı ise 463. Ama zinhar yanlış anlaşılmasın ki, yazar her aklına geleni kitaba sokuşturmuş diye. Değil, kitabın her satırı dolu dolu. Ayrıca, yazar anılarını yazmadan önce, her mekanla ilgili ansiklopedik ve kitabi bilgileri de gözden geçirmiş ki hafızası bazı ayrıntılarda kendisini yanıltmasın.

Kitap yalnızca şuralara gittim, şuraları gördüm, şurda şu otobüse-trene indim/bindim'den ibaret değil. Görülen şehirlere ait bir çok tarihi eser, müze, ana cadde ve meydanlar, sanatsal ayrıntılarla anlatılmış. Ayrıca, her şehir ve ülkenin tarihi, sanatı ve edebiyatı, yazarın dünya görüşleri paralelinde hayli detaylı olrak ele alınmış. Öyleki, örneğin, Macaristan ile ilgili bölümü okuduğunuzda, bu ülkenin genel bir tarihi, yetişmiş sanatçıları, günlük politika adamları, edebiyat, resim ve müziği hakkında geniş bir alt yapı ediniyorsunuz. İşte bu bilgiler çerçevesinde de Budapeşte'yi sokak sokak geziyorsunuz.

Yazar, kitabın önsözünde, bu kitabın yazılış sebeplerinden birisi olarak şunu söylüyor: "Olağanüstü bir 'fictive' bir 'kendi'ne gömülen ve dolayısıyla kendini de, başka herhangi bir şeyi de göremeyen bir toplum olduk. Bu tuhaf ve çok tehlikeli sürüklenişe duyduğum tepkinin bu gezi kitabını bana yazdıran etmenlerden biri olduğunu sanıyorum "

Bölümler şunlar: Amerika Birleşik Devletleri, Orta Avrupa, Avusturya/Viyana, Macaristan/Budapeşte, Çekoslavakya, İsviçre, Finlandiya/Helsinki, İspanya, Ukrayna/Kiyef ve Kırım, Rımanya/Bükreş, Bulgaristan/Sofya ve Mısır.



Yukarıda genel olarak, kitabın yazarı ve konuları üzerinde durdum. Diğer yazıda ise, içeriği ile ilgili ayrıntıya gireceğim.

06.12.2006

Zeynep Oral, gezi yazıları konusunda gerçekten çok iyi ve ikinci okuduğum kitabı olan bu eseri de oldukça başarılı.

Kısa bir sununun ardından dünyanın bir çok yerinde, özellikle pek de rağbet edilmeyen yerlerinde yaptığı seyahatleri olabildiğince ayrıntılı olarak anlatmış.

Sununun iki can alıcı cümlesi var. Birincisi, "Gitmek, zamanı, alanı, yaşamı yeniden yoğurmak, yeniden biçimlendirmekti...." İkincisi, Çünkü her gidişte ve her dönüşte ne gördümse, ne öğrendimse, ne yaşadımsa, anladım ki dünyanın en müthiş, en korkunç, en harika ve en şaşılası yaratığı insan.

Diğer bölümlerde şu bölgeler anlatılmakta: Katmandu, Hindistan, Pakistan, Yemen, Gorno-Altaysk, Venedik, Polonya, Prag, İrlanda, New York ve Meksika.

Katmandu'da,çeşit çeşit heykellerin insanda uyandırdığı şaşkınlığı ve hayranlığı, sokakta yıkanan insanları, ölen kişilerin yakılmalarını ve 10-12 saat sonra yanan cesetlerin külleştiğini göreceksiniz.

Hindistan'da, yollarda sefalet içinde sürünen, dilenen ve can çekişerek ölen insanları, çaresizliği, sonsuz teslimiyeti göreceksiniz. Ayrıca, Tac Mahal hakkında ayrıntılı bilgi alacak; günün her saati değişen silüetini gözünüzün önüne getireceksiniz.

Pakistan'da da Hindistan'a benzer durumun bu sefer Müslüman versiyonunu görecek, sık sık berbere giden Pakistan'lı erkeklerin sürekli saçlarını yağladıklarını öğreneceksiniz.

Yemen size daha başka, daha egzotik gelecek. Çok katlı kerpiç evleri siz de görmek isteyecek; sabahtan akşama gat çiğneyen ve bu yüzden uyuşmuş beyinlere üzüleceksiniz.

Belki de kitabın en enteresan bölümü Altay'lar bölgesinin anlatıldığı bölüm. O kadar uzak bir coğrafyada olmalarına rağmen, konuşulan dilin bize ne kadar yakın olduğunu; şaman dinine inanan bu Türk toplumun inanışlarını, köylülerin Türkiye hakkında sorduğu ilginç soruları keyifle okuyacaksınız.

Daha sonra Venedik'te maskeli bir baloya katılacak ve oradan da Polonya'ya geçeceksiniz.

En çokların şehri olarak da New York'u göreceksiniz. En çok kitap, en çok yayınevi, en çok gazete, en çok müze, en çok galeri, en çok konser, en çok tiyatro ve en çok şiddet eylemi.

Kitabın son bölümünde Meksika anlatılıyor. Bu bölüm de Türk okurlara oldukça ilginç gelecektir. Zira, Orta-Güney Amerika hakkında çok da bilgili olduğumuzu söyleyemeyiz. Dünyanın en büyük üniversitesini tanıyacak; Mayalar, Aztekler ve diğer büyük uygarlıkların yaşadığı bu yerleri biran evvel görmek isteyeceksiniz.

Peki son bir cümle: "Senin içinde büyümedikçe, bilginin sana yararı olmaz." (Budist Atasözü)