E-Dergi

usta çizer kenan yarar'ın 2000 - 2008 arası lombak'ta yayımlanan hikâyelerinden oluşan seçki mürekkep sarayı. on dört öyküyü yeniden derleyip düzenlemiş. üretim aşamasındaki sancılara, ilişkilere, sadakate, aileye, insan ile hayvan arasındaki çizgiye, kapitalist patronlara dair bakış atıyor. fantastik soslu öykülerin hepsi iyi de savaş sırasındaki çocuklara odaklanan öykü içlerinde en özeli. gezip dolaşması en keyifli saraylardan. çizgi roman sevenler ve özellikle de doksanlı yıllardan ikibinlerin başına dek süren altın çağa tanık olmayanlar ıskalamasın derim.

bir kadının kendini hayata dönmüş gibi hissetme hikâyesi bu. yarınsız iletişimler ve ilişkiler, hiçbir şey yapmadan geçirilen günler... dünyanın dönüşünü izleyerek. sadece orada olarak. hayatta. kelimenin tam anlamıyla... daha ilk sayfalarından itibaren etkileyen, maceraya ortak eden bir çizgi roman. kurgusu çok iyi. şaşırtmacası da yerinde. her şeyi durdurma, hiçbir şey yapmama, bırakıp gitmeye dair bir güzelleme. sahilde bir banka oturup ufka dalarken sadece dünyanın dönüşünü hissedesi geliyor insanın. şahane hikayesiyle yolculuğuna ortak olun, ıskalamayın derim.
.

oh be kavuştuk nidasıyla başlayıp, hayatına giren insanlardan öğrendiklerini bir ansiklopediye dönüştürmek isteyen halis bey ile onları yazıya döken ayşe'yi misafir ediyoruz zihnimize. insanı yargılamadan anlamak mümkün mü sorusuna cevap arıyoruz. "ama anlamak iyi bir şey mi? her şeyi anlamak zorunda mıyız?" sorularını da şerh düşüyor. bayıla bayıla okudum. bize kalan ana soru belli elbette: "insan her yaşadığından ille de bir şey öğrenir mi acaba?"

kutay onaylı on üç maddede/şiirde türkolmak ne demek anlatmış. politik ve poetik olarak bir meydan okuma gibi. tarihsel süreçten alıp bugüne getirirken bu geniş yelpazede savrulmamış. yeni bir yol bularak türkolmak nedir sorgulamış. çok sık rastlamadığımız politik şiirin kalıpları kırarak yeniden inşasına tanık olmak çok keyifli. ıskalanmaması gereken özel kitaplardan.

gökhan arslan'ın üç bölümden oluşan yeni kitabı aşkla sevdayla yoğrulmuş şiirlerden oluşuyor. ilk iki bölüm sanki aynı şiiri tekrar tekrar okuyormuş hissi veriyor. doğa güzellemesiyle sevgiliye bu seslenişe sanki davetsiz misafir olumuşuz hissiyle şahit oluyoruz. sanki iki aşığın arasına girmişiz de dinliyormuşuz gibi. ama dinlememeliymişiz hissiyle çokça. üçüncü bölümde de dişe dokunur bir şey olmayınca merakım ve hevesim kursakta bitirdim. önceki kitaplarıyla zihnimi tazeledim.