E-Dergi

Bizans tarihinin bu kadar spesifik bir bölümü ile ilgili bir derleme yapılması bence çok hoş bir girişim. İmparator Julian sadece 1.5 yıl hüküm sürmüş ama kayda değer, çok özel bir şahsiyet. Yazarın da hakkını vermek lazım; kaynakçasında epey birincil kaynak kullanmış. Ancak olaya bakarken biraz Julian tarafına kaymış. Yararlandığı kaynaklar arasında Pagan yazarlarınkiler çok fazla. Özellikle de Ammianus Marcelinus neredeyse kaynakçanın yarısını oluşturuyor ki bu yazar Julian'a en yakın olan kimselerden biri. Ama çok özen ve emek verilmiş bir çalışma. Bizans tarihine ilgi duyanlara hararetle önerilir.

Osmanlı ve Avrupa'daki feodal sistemin hem temel özelliklerini hem de farklılıklarını oldukça öz biçimde anlatan bir kitap. Kesinlikle konu ile ilgili bilgi edinmek isteyenlere tavsiye ediyorum. Küçük hacimli bir kitap olmasına karşın epey bir ayrıntıya da yer verilmiş. İki eleştirim var gene de... Birincisi kitabın ortalarına eklenen bir makale var. Feodaliteden kapitalizme geçiş konusunda yapılmış olan tartışmalara odaklanan bir makale. Bu makalenin büyük ölçüde tek bir kaynağa dayandığını düşünüyorum. Ayrıca kitabın bütünüyle uyumlu gibi gelmedi bana. O bölüme geçince kitaba ara vermiş gibi oluyorsunuz. Zira üslup ve tarz da farklı. İkinci eleştirim kaynakça konusunda olacak. Bu tür kitaplar yazarken, her ne kadar tarihçi olmayan okuyucu hedef kitle olarak seçilmişse de, özellikle kritik alıntılarda mutlaka atıf belirtilmeli. Metin içinde atıf yapmadan, bölüm sonunda kaynakça vermek yeterli olmuyor bence.
Bir çeki odun çiğnemeden bal tadı almak isteyenler için çok hoş bir çalışma. Bu çalışma övgüyü hakkediyor.

Gerçekten güzel bir kitap. Tarihi olaylara bir tarihçi titizliği ile sadık kalınmış. Yazarın dönemin Avrupasını ve Osmanlı dünyasını iyi bildiği anlaşılıyor. Bu arada Halit Refiğ'in tercümesine de diyecek yok, gerçekten çok başarılı, romanın tercüme bir roman olduğu hemen hemen hiç hissedilmiyor. Bir önceki yorumda söylendiği gibi tasavvuf konusunda çok az bilgi var. Yani kitabın temel örgüsü içinde çok çok az yer alıyor. O nedenle kitabın daha çok tasavvufu konu aldığı ile ilgili arka kapak yazısı pek uygun değil. Daha çok gündelik yaşamı konu alıyor demek daha doğru olurdu. Tarihe meraklı okurlara tereddütsüz önerilir.

Bu tür kitaplar insanda kuşku yaratıyor. Zira kitapta kitabı yazan kişi ile ilgili hiç bir bilgi yok. Özgün bir araştırma mı yoksa bir telif kitap mı belli değil. Telif olmasa gerek zira o zaman suç olur. Kaynakçası yok. Bir kaç dipnot var ama yeterli değil. Ben konu ilginç olduğu için bu kitabı okuma zahmetine katlandım. Zahmet diyorum çünkü önemli bilgilerin çoğunu teyit etmekle çok zaman harcadım. Kitaptaki bilgiler benim saptayabildiğim kadarı ile doğru. Ama temel tezi konusunda o kadar emin değilim. Bunun planlı bir operasyondan ziyade yeni muhafazakarlara karşı Amerikan devletinin yerleşik kurumlarında oluşan tepkilerin sonuçları olduğunu düşünüyorum. Böyle yapmakta da hakları var zira karşılarında yol yordam bilmek istemeyen, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bir ekip var. Bu kitap zevkle okunabilir, öneririm.

Kitabı büyük keyifle okudum. Ulagay iki kesim arasında sıkışıp kalmış hissediyor kendini. Bahsettiği iki kesimden birine ait olmak istemiyor. Türkiye'nin geleceğini henüz oluşmamış yeni bir zeminde görüyor ve belki de bu kitap böyle bir zeminin habercisi. Latin Amerika'daki 1990'lı yıllarda gelişen olayları çok özlü bir şekilde değerlendirmiş. Yazara empati duymamak mümkün değil. Bu tür seslerin artması gerekiyor