E-Dergi

Pek derinliği olan bir kitap değildi bence. Okurken yer yer sıkıldım bile. Oysa kitap hacimli değil.

Güzel ama çok uzun bir eser. Bazı bölümleri o kadar gereksiz ki kitapta o bölümler anlatılmasa da olurmuş. Zira akıcılığı olumsuz etkilemiş bu gereksiz bölümler. Ayrıca Dünya Klasikleri arasında sayılan bu eserde Tolstoy yer yer o kadar ayrıntıya girmiş ki ne gerek vardı bu ayrıntılara demekten kendimi alamadım.
Eser iki ayrı türün karışımı olarak karşımıza çıkıyor. Temel olarak roman türünü baz alsa da tam anlamıyla roman diyemiyorum. Yazar eserin içerisinde okuyuculara uzun uzadıya tarih metodolojisi hakkında düşüncelerini de aktarıyor. Hatta epilog bölümünün tamamı bu düşüncelerin aktarımından ibaret diyebilirim.
Güzel bir eser başta da ifade ettiğim gibi ama yer yer sıktı beni. Bunalttı.

Okuduğum en etkileyici eserlerden bir tanesiydi. Oblomov, sadece Rusya'yı değil biz de dahil olmak üzere Doğu insanını temsil ediyor. Avrupa insanına bakış açısı -hele Almanlara- bizim bakış açımızla aynı. Doğu insanı hayal kurar ama gerçekleştirmek için çaba harcamaz Batı insanı ise hayal kurar lakin hayal gerçek dışılığından kendini sıyırmayı bilir.
Harika bir eser. Okuyucuya pek çok şey kattığına inanıyorum. Kitaplığınızda mutlaka olmalı bu eser.

Amerikalı bir kişinin Avustralya yerlileri arasında geçirdiği yaklaşık dört aylık süreyi konu alan bir kitap. Yer yer kişisel gelişim tadı verse de yazım yanlışları çok olsa da okumaya değer bir eser. Yazım yanlışı demişken belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabı hazırlayan ekibin ya da kontrol eden kişinin çok fazla hata yaptığını, yazımla ilgili pek çok kusur olduğunu ifade etmeliyim.
Yazar başta bunların gerçek olduğunu ve başından geçen olayları anlattığını söylüyor. O açıdan bakılırsa daha da ilgi çekici oluyor konu.
Beğendim mi? Evet. Ama olmazsa olmaz illa okumalıymışım diyebilir miyim? Hayır. Hatta Aborijinlerin tüm bilgece düşüncelerine rağmen...

Köy yaşamını, kıraç topraklarda yaşayan köylüler için su ve toprağın ne denli önemli olduğunu bunun yanı sıra yeni umutların arkasından gidip köyünü, memleketini terk edenler güzel bir şekilde anlatılmış. İstanbul her yöreden insanların ekmek davasına göçüp geldiği bir yer olmuş. Köyler boşalmış zamanla.
Yazar inat edip topraktan yani köyünden ayrılmayan bir kişinin ağzından anlatmış hikâyeyi.
Bana kalırsa tek ve en önemli eksiği olayların geçtiği alanların üstünkörü anlatılması ve yer adlarının belirgin bir şekilde verilmemesi. Öyle hayali anlatılmış ki kafamda kasabanın haritadaki yerini canlandıramadım. Bu tarz gerçek veya gerçeğe yakın eserlerde yer adlarının ve bölgenin özelliklerinin ayrıntılı ve gerçekçi bir biçimde verilmesi eseri daha etkileyici yapacaktır kanaatindeyim.
Yazar köyden kente göçün yanında dönemsel özellikleri de güzel anlatmış. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, çok partili döneme geçiş denemeleri, radyonun kullanımı gibi pek çok ilginç konular da işlenmiş.