E-Dergi

Thomas More Ütopya eserinde hayali bir ülkede kazananın yerini üretenin aldığı bir toplum düzenini tüm detayları ile anlatır. Bu ülkede yaşayanlar ancak ihtiyacı kadarını tüketir. Zenginliğin sembolleri olan altın ve gümüşten uzak duran hatta maddeciliğe olan nefretlerini genç kuşaklarına daha iyi aktarabilmek için kölelere altın zincirler vuran bu toplum yaşamanın hazlarını ise kendilerine hiçbir şeyi esirgemeyen tabiatı tanıma arayışında bulurlar. Bu uğurda çalışma saatlerini 6 saat ile sınırlayan toplum, doğayı ve kendilerini arama ve tanıma konusunda her türlü çalışmayı teşvik eder ve vakitlerinin önemli bir bölümünü bu uğurda düşünce güçlerini geliştirme için harcarlar. Bu kusursuz düzeni kuran yüce varlığıa da şükrederken tam bir hürriyet içinde Allah’ı arzu ettikleri şekilde hayal eder ve ona ana dinlerde olduğu gibi ibadet törenleri de düzenlerler. Enteresan olan hangi şekilde Yüce Allah’ı ve dini algılarlarsa algılasınlar herkesin aynı yerde ibadet etmesidir. Hayatta herşeyi eşit olarak paylaşan, parayı tanımayan, eğitimde, aydınlanmada ve kültürel zevklerini geliştirmede tam bir fırsat eşitliğine sahip olan ve sınıf kavramının, kentli/köylü ayrımının olmadığı bu toplum dinde herkesi serbest bırakmış ve isteyen dilediği şekilde Yüce Allah’a inanmış ve kendince ibadet etmiştir. Yalnız devlet düzenini değil insanların yaşam tarzlarını daha doğrusu insanı da anlatan Ütopya, bu alanda Platon’un Devlet eseri ile birlikte yazılmış başlıca referanstır. Paranın insanları esir almadığı bir dünya imkansız olabilir. Ama hayallere de vize almak gerekmiyor ya... Artık havanın da suyunda parayla olduğu bir dünyada en azından hayal kurmak bedava. Bu kitabı herkese tavsiye ederim.