Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

öylesinebirkişi Tarafından Yapılan Yorumlar

06.06.2012

Türkiye de Avrupa’da ülke içinde oradan da dünya da etkin olmuş pek çok ideoloji ve yaklaşım biçimleri konu olmuş tartışılmıştır. Sosyalizm, liberalizm, idealizm, varoluşçuluk gibi… Ancak bu Avrupa menşeli Personalizm ülkemizde yeterince bilinmemektedir. Bilal Dindar bu sebeple Emmanuel Mounier tarafından ortaya koyulan Personalizmi tanıtmak amacıyla bu kitabı hazırlamıştır.

Mounier fert (individu) ve şahıs (personne) sözcüklerinin anlamlarını farklı bir şekilde kullanılmaktadır. Şahıs kendisini ön plana çıkarmayıp başkasına uyabilen bir varlık olarak tarif edilirken, fert(birey) kendi benine güvence isteyen kendi üstüne kapanan başkasından ayrılan ve başkasına karşı koyan kapalı bir varlık olarak tanıtıldı. Bu itibarla Personalizm Mounier tarafından İndividualizmin (bireycilik)zıddı olarak ele alınmaktadır. Ancak Personalizm iç alemi unutup kişiyi toplumun içinde eriten materyalizmle, ruh(tin) hakkında gevezeliklerinde sosyal imkanlar gerçeğini tanımayan Spiritualizmden farklıdır. Mounier’in amacı materyalizmi ve varoluşçuluğu uzlaştırmak değildir, ancak Avrupayı ve insanlık alemini saran düşünce akımlarını da dikkate değer bulmaktadır. (Özellikle Marksizmin sosyal adalet vurgusu Mounier için dikkate değer bir durumdur. Varoluşçuluk ise Mounier’in Personalizmini geliştirdiği ana kaynatır.) O, düşünce akımları arasındaki zıtlıkları analiz edip senteze ulaşmak yerine, bunları aşıp bütün düşüncelerin çıktığı ana kaynağa ulaşmayı istemektedir.
“O halde Personalizm, ne materyalizm, nede öznelcilikte donuklaşmayarak onların kıskaçları altında çağdaş iki başaklaşıma karşı etkisiz olarak insanın uzlaşmaya yönelmesini istemektedir” (Mounier den alıntılayan Dindar, 1988:16)
Bilal Dindar, Mounier’in bu düşünceyi geliştirdiği döneme de işaret etmekte; bu düşünce 1929’da Amerikan borsalarını ve bütün dünya ekonomisini derinden sarsan büyük ekonomik krizden bahseder. O dönemde insanlar bunalımların içine sürüklenmiştir. Marksitlere göre bu ekonomik sistemin arızalanmasından kaynaklanmakta, ekonomik sistem düzeldiğinde (sınıfsız topluma evrildiğinde) buhranda sona erecektir. Ahlakçılar ise bunun insan, ahlak ve değerler krizi olduğunu söylüyorlardı. Bunlarda insanın değiştirilmesi ile toplumlarda esenliğe çakabileceğini belirtiyorlardı.
Bu düşünceler personalistleri doyurmuyordu. Çünkü Marksistler ve ahlakçılar, şüpheci bir kartezyanizm örneği olarak, “beden” ile “ruh”u, düşünce ile eylemi birbirinden ayırarak aynı modern yanılgıya düşüyorlardı. Personalistler için ortadaki kriz; hem ekonomik hem ahlak hem de sosyal kurumlar ve insan kriziydi. Ekonomik ve ahlaki devrim aynı zamanda yapılmalıdır demek istiyorlardı. Çünkü ekonomi ve ahlak karşılıklı olarak birbirine etki ve tepki yaparlar.

Şahıs (personne)
Şahıs (personne) Latincede çok eski dönemlerde “maske” anlamında kullanılmıştır. Daha sonra bu kelime tiyatro oyuncusunun sahnede oynadığı “rol” anlamında kullanıldı. Mounier Personalizminde şahıs; davranışlarında ferdiyetçiliği unutup topluma ve dünyaya açılan bir varlık olarak göstermiştir. “Ben” düşüncesinin karşısına “Biz” düşüncesini kabul etmiştir. Mounier deki “Biz” kelimesi hiçbir zaman içine aldığı şahıs toplamı değildir. Fertten farklı olan şahıs, bilinç üstü ve zaman üstünde bir birliktir. Fakat bu birlik ortaya konmuş bir birlik değildir.
Şahıs başlangıçta olmuş bitmiş bir şey değildir. Bir şeyler ortaya koyan şahısın durağan olduğu bir an yoktur devamlı bir oluş halindedir, taki ölüme kadar…
Şahıs toplum içinde başkası ile karşı karşıya geldiğinde şahıstır. Kişi bir başkası olmadan şahsiyetini kazanamaz.”Soyut, bencil ve isteyen individüalizm(bireycilik), bize yalnız bir şahsın karikatürünü sunar. Kapitalizm ve dikta devletler bize yalnız sahsın gerçek dengesini oturtmuş olmadığı bir toplum teklif ediyor.
Şahıs yalnız başkasına yönelmiş olarak vardır. Şahıs yaradılışının özünde sevgi vardır. Şahıs tarif edilemez çünkü insanın dışında olan şeyler tarif edilebilir. Ki gözler bile kişinin dışına yöneliktir. Hiç kimse ayna olmaksızın nasıl göründüğünü bilemez.
Felsefede fert (individu) ve şahıs (personne) arasındaki fark çözümlenmemiş bir meseledir. Mounier fert ve şahsın bir ve aynı gerçeğin iki görünümüdür, sorusunu sorar. Fert çözülme ve bireyselleşme sürecidir. Şahıs ise çoğalma ve şahsiyetleşme sürecidir. İnsan bir bütün olarak fert ve şahıs olarak vardır ve her ikisi de gelişme biçimlerinde kendi yollarını izlerler.
Gerçek ben, olayların ve insanların gölgesindeki bilincin derinliğinde gömülüdür. Görünüşte yalnız şahsi olmayan bir hayat vardır, işte fert diye adlandırılan şey budur. Mounier’e göre cimrilik ve savrukluk/müsriflik ferdiyetçiliğin önemli bir özelliği olduğunu belirtir. Ona göre “kişi obje değildir. Kişinin her anından farklı görünümler elde edilir. Bu şekillerin hiç biri bu varlığın şahsiyetini göstermez. Şahıs bu şekillerin toplamı değildir.” Ona göre ferdiyetçilik ve şahsiyetçilik yönü sürekli olarak vardır ve eylemlerinde her biri hürdür.
Mounier’e göre insanın bireysel olarak verdiği tepkilere bakarak hüküm çıkarılmaya çalışılırsa hataya düşülür. Bireyin çok kuvvetli bir arzu ve mülkiyet içgüdüsü vardır.
04.06.2012

ibni tufeylin hayal gücüne analiz gücüne hayran olmamak elde edilir. adada büyüyen çocuk kendi kendine yaşamı anlayabilmek için ceylan annesine otopsi yapıyor, ateşi buluyor, avcılığı öğreniyor...
04.06.2012

çok ilginç bir eser... gingburg mikro tarih nasıl yapılırmış onu gösteriyor. bu çok ayrıntılı hikayede, mesele kilisenin değirmenciye yaptıkları veya zalim mazlum ikilemi değil, hiçbir zaman halkın edilgen olmadığını göstermek....
11.05.2012

vamık hocanın çalışmaları üzerine gidilmeli... bizim ve etrafımızdaki komşularımızın kitle psikolojisi açısından nasıl bir kırılganlıkla dolu olduğunu görmek, hepimizi hem ülke içinde hemde ülkenin dışına çıkabilecek şekilde yeni bir empatik bir bakış açısına sahip olabilmemiz için bu çalışma okunmalı...
12.04.2012

nihayet bu sözlüğe kavuştuğum... yazarın ilginç kişiliği bir yana bir kelimenin, pek çok dildeki halini bulabilmek çok güzel...