E-Dergi

Sayısız röportajını okudum 20'li yaşlarımda. Okurken öyle keyif alır, öyle yakın hisseder, git gide öyle severdim ki Teoman'ı, bir gün bir kitap yazsın isterdim hep. Röportajlar kapattığım sekmelerle birlikte uçup gidiyordu çünkü. Oysa kitabıyla hep kütüphanemde konuk olarak kalırdı. Söz-Müzik Teoman'ı aldığımda ne de kızmıştım. Şarkılarını yazmıştı çünkü orada. Fazlasını anlatmaya üşenmişti :)

Ne zaman bunalsam "ben kum tanesi gibi bir şeyim" cümlesini içeren, kelimeleriyle tam anımsayamadığım ama içeriğiyle aklıma kazınan o paragrafı hatırlar, gülümserim. Teoman'ı seven, anlayan, yakın hissedenlere çok güzel kitaptır Fasa Fiso. Sadece sevdiğim bir müzisyenin değil, çok özel bir insanın değerli bir yapıtıdır.

Özellikle duygusal yoksunlukla büyümüş ve sonradan çocuğuna da sevgi göstermekte zorlanan, sevginin ne olup ne olmadığı konusunda kafası karışık olan kişilere çok faydalı olabilecek bir kitap. Tekdüze ve çarpık ebeveynlik algısı ile uydurulmuş, taraflı ve her daim ana-babayı kayıran ahlak kurallarının, insanların hayatını nasıl çekilmez hale getirip mahvedebildiğini cesurca dile getirebilmiş Alice Miller.

İnsanların binlerce yıldır varolması, ancak hala sevginin ne olduğunu bilmemesini, sayısız neslin, dünyanın her yerinde psikolojik ya da bedensel şiddete, veya cinsel istismara maruz kalabildiğini öğrenmek ise, "bunca zamandır nasıl olup da yol kat edemediğimizi" sorgulatıyor insanlık olarak.

Her kadının ve erkeğin farkındalık kazanması gereken seks olgusu üzerine yazılmış eski Çince metinlerden derlenmiş bir kitap. Dili sade, yer yer edebi ve nahif benzetmeler mevcut. Özellikle porno kültürüyle birlikte yozlaşan cinsellik algısının ve kadına bakışın, eskiden kadını mutlu etmek, önemsemek üzerine kurulu olduğunu görmek şaşırtıcı ve umut verici. Özetle der ki; "boşalmayı değil, partnerinizi tatmin etmeyi, karşılıklı olarak mutlu olmayı önemseyin ve cinselliği kötü şeylerle bağdaştırmak yerine, bunun sevginin aktarımı, ifadesi, kadın ve erkeğin birbirine karışarak enerjilerini bütünleştirmesi anlamına geldiğini unutmayın"

İlk bakışta bir iddiası olmayan, sadeliğiyle çarpan, underrated bir seri. Liseli ergen kitabı gibi düşünerek önyargılı olmamanızı öneririm. Anlatılanlar buz gibi gerçekliğe dair. Huzursuz, yetersiz, sorunlarla, yoklukla boğuşan insanların hayatta kalma telaşı ve bir de üzerine çevrenin bireyi yalnızlığa iten habis etkisine tanık olmuşsanız, etkilenmemeniz imkansız.

Çok duyduğum bir kitaptı ve sonunda alıp okudum. Karakter betimlemeleri aşırı karikatürize; yani okuyucunun hayal gücüne ve algılama kapasitesine hiçbir şey bırakılmamış. Muhteşemliği, keskin ve fazla net özellikleriyle övüle övüle bitirilemeyen kahramanların hiçbirini sevemedim, bağ kuramadım. Diyaloglar ve monologlar samimiyetsiz, yapmacık bir üslup taşıyordu. Bir kitap kurdu olarak "okumadım" demem artık ama övüldüğü kadar üst düzey bulamadığımı söyleyebilirim.