E-Dergi

Judith McNaught'un okuduğum kaçıncı kitabı oldu artık sayamıyorum. Hepsi birbirinden güzel ve sürükleyici. Fakat dikkatimi çeken şey şu ki nerdeyse bütün kitaplarının konusu aynı. Hep isteksizce başlayan bir evlilik ve sonrasında filizlenen aşklar ele alınıyor. Sanırım evliliğin aşkı öldürmediğine tek kanıt yetenekli yazarımızın kitapları oluyor. Bu kitap diğerlerinden biraz daha farklı. Kısa bir ölüm süreci yaşanıyor ve macera yön değiştiriyor. Dükler, düşesler, köşkler ve balolar bu kitapta da var. Tarihi aşk romanı severlere tavsiye ederim. Güzel bir kitap.

İskender Pala'nın okuduğum ikinci kitabıydı ve yine büyülendim. Aşkı o kadar güzel anlatmışki. Kitabın yarısından sonrası ilahi aşka ayrılmış. Bu kısmı biraz kafa karıştırıcı. Malum aşkın en üst katmanını anlamak ve yaşamak herkese nasip olmaz. Divan şiirlerinden beyitler seçilmiş ve bir beytin sayfalarca açıklaması yapılmış. İki satırlık beyitlerin bu kadar anlam taşıması beni çok şaşırttı. Olağanüstü bir sanat. İskender Pala'ya bize divan şiirini sevdirdiği için teşekkür ediyorum ve herkese bu kitabı tavsiye ediyorum.

Kitap son derece akıcı bir dille yazılmış fakat çok fazla tasvir var. Tasvirleri çıkarırsak geriye pek birşey kalmıyor. Fakat İskoçya tarihi ve gelenekleri hakkında da biraz bilgi ediniyorsunuz. Konusu her zamanki gibi bir İngiliz ve bir İskoç arasında filizlenen aşk hikayesi. Bu nedenle ortada savaşın sebep olduğu birçok karmaşa var. Bu tarz tarihi aşk romanlarını çok seviyorum ama bu kitabı çok fazla beğenmedim.

Judith Mcnaught'un 4 kitabını okudum.(gece fısıltıları, sonsuza kadar, mutluluk ve düşler krallığı) şimdi de sırada cennet var.Hepsi çok güzel ve çok akıcıydı ama en çok düşler krallığını ve mutluluğu beğendim. Düşler krallığı diğer tarihi aşk romanlarından çok farklı geldi bana. Çünkü içinde savaş vardı ve savaş zamanları okuyucuya çok güzel aktarılmış. Yazarın bu kitabını ve diğer kitaplarını herkese tavsiye ediyorum. Kurguları çok güzel, üslubu çok akıcı ve tasvirleri insanın gözünde olayı canlandırıyor. Herkese iyi okumalar.

Serinin son kitabını da okuduk ve maceramızı sonlandırdık. Güzel bir seriydi. Okurken çok keyif aldım. Nora Roberts'ın genelde cinayet romanları yazdığını düşünüyordum ama bu seri beni yanılttı. İyiki yanılttı çünkü bu tarz macera romanları daha çok hoşuma gidiyor. Kitabın baskı kalitesi de çeviri kalitesi de gayet güzel. Romanda normal gündelik hayatın akışına birden mitolojik karakterler ekleniyor ve bu bütünleşmeyi yazar çok normal ve sıradan bir şekilde okuyucuya yansıtıyor. Bu da beni şaşırttı. Genelde fantastik romanlarda olaylar çok daha abartılı gelişir, tanrı ve tanrıçalar ölümsüzdür. Ama bu romandaki mitolojik karakterler normal insanlardan çok da farklı değildi ve tanrılar ölümlüydü. Bu da romanı fantastik roman kategorisinden uzaklaştırmış gerçekçi bir roman gibi göstermiş diye düşünüyorum. Belki de yazar hikayenin okuyucuya daha çok inandırıcı gelmesini istemiştir. Bana her ne kadar inandırıcı gelmese de fantastik kurguları seviyorum ve bu tarzı sevenlere de anahtar serisini tavsiye ediyorum.