E-Dergi

Türk edebiyatının karanlıkta kalan ilk döneminin anlaşılması noktasında çok faydası olacağını sanıyorum. Dedem Korkut okunmadıkça sözlü gelenek içimize sinmeyecektir.

Kitabın daha en başında haşmetli ama naif bir şiir gibi başlayan yazarın üslubu insanda bir masal dinliyormuş tesiri uyandırıyor. Sonuna kadar hemen hiç usanmadan okuyorsunuz. Tarihi romanlar genelde kuru detaylarla sıkar. bu kitap ise her detaya yeniden hayat vermiş gibi.

Kitapla 1997 yılında tanıştım. O tarihten bu yana dinmez bir keyifle okumayı sürdürüyorum. Her elime alışımda yeni bir şeyler keşfetmenin heyecanı sarıyor beni. Her ifadeyi sarsa sarsa ilk kez duyuyormuş gibi okuyorum. Hakikaten kitap kat kat anlamlarla örülmüş gibi zengin bir mahiyet içeriyor.

Kitapta tam bir insan sıcaklığı var. Bize mahsus bir insan sıcaklığı. En çok ve en boş konuştuğumuz kahvehane dekorunda buluşan kahramanlar her zaman karşımıza çıkabilecek türden gerçek insan portleri. Hepsini bir yerden tanıyor gibisiniz. Aynaya bakmak gibi bir şey bu kitabı okumak. Kendimle yüzleştim diyebilirim.

Her kitabını keyifle okuyorum İskender Pala'nın ancak bu kitap başka bir lezzet veriyor. Eski şiire ve eski şiirin materyali ve hayali boyutuna kağıdından kalbine uzanan titiz bir dikkat geliştirmiş yazar. İlave ettiği entrik kurgu ise ayrıca takdire şayan.