Aslında kitabı ilk okuyuşumla son okuyuşum arasında yoğun bir görüş farkı vardı...buradan kitabı birden çok okuduğum anlaşılabilir. Bir erkek olarak bu kitabı karşı cinsi tanımaya başlayalı beri okuduğumu söyleyebilirim.iddialı bir cümle olabilir belki ama John Fowles’in, Charles’ın, benim ayrıca yakından tanıdığım iç dünyalarına girme fırsatı bulduğum onlarca erkeğin de bu kitabı benim gibi yaşayarak ve eskiden beri okuduklarını söyleyebilirim.
Bir şehir kurdum demiştim..içimde demiştim.. içimde kurduğum şehre yaraşan modern kadınlardan birinin hikayesini defalarca okumak insana monotonluktan çok uzak güzellikte yeni heyecanlar ve duygular yüklüyor... bazen olaylara Charles’tan çok farklı baktığımı demeliyim. Kendimi, kitabın boyutunun bir üst boyutunda bir şehir kurmuş olduğum için, kutladığım paragrafların da altını çizdim.
uzun süren bir zamanlar tartışmalarında; birine hediye etmeyeceğim, etsem de en çok zorlanarak vereceğim hediyenin ben tarafından altı çizilmiş ve karalanmış bir kitap olduğunu savunuşumu anımsadım. Bu kitap altını çizerek ilerlediğim ve her çizilen satırın sanki bir hafiyenin birinin izini sürüşü gibi delil niteliği taşıdığı bir kitaptı. Daha önce böyle kitaplar okumuştum. Ama daha önce bir kitabı hiç böyle okumamıştım. Değişik bir deneyimdi.
Sonra birkaç kitabı aynı anda okuyanlar ve bir kitabı okurken sanki o kitapta yaşıyormuşçasına günlük tevafukların oluşmasını işaret sayan okurlar gibi bu kitapla birlikte bütün okuduklarımı bu kitabın yorumu için kullanışımla izini sürdüğüm hikayenin daha kolay ve net ortaya çıkacağını düşündüm. Yanılmadım. İzini sürdüğüm hikayenin kime ya da neye ait olduğu bir muamma.. 1 kitabın bir çok sonu oluşu gibi hikayedeki yüzlerin de bir çok ayrı kişiye ait olduğu gerçeğiyle yüz yüzeydim kitabın sonunda.
Bazı paragraflarda kitapta Charles Sarah’a bakarken aslında sanki ben aynada kendi görüntümü görüyormuşum hissine kapılıyordum. Sarah bir resme modellik ediyor diye düşünürken ben zaten içimde çizdiğim Sarah resmine bir model bulduğumu –bir tek model bulduğumu- düşünüyordum.
Sarah’yı ilk görüşünün altını çizmişimdir.. sarah’yı anlatan çoğu paragrafın altını çizmişimdir. Bazen bir şiirle kesişen yerleri çizmişimdir. Ama elimde ne yeşil bir kalemim vardı ne de ortaya çıkan bir ve bir tek yüz. Bu yazıyı kitabı tanıtmak için yazmıyorum ben, Sarah’yı da tanıtamam... bu suya yazı yazmak olur. “Neden?” Diyor ya Charles en orijinal sahnelerden birinde (altını çizdiklerimde var.) ben bu yazıyı bir “neden?”in peşine düştüm diye yazıyorum.
Kimi buldum..diyemem.
“ sevgili gizemim” deyişini nasıl kıskandım...diyemem.. aşkın tarifinin nasıl da aşklarımın tarifiyle çeliştiğini..ama ben bunları demek için başlamıştım yazıya...
...
ben bu yazıyı böyle bir kızı sevdim diye yazdım desem...
böyle bir kızın gidişinin resmini çizdim desem..
....ve bu gidişe Haydar ERGÜLEN’in Eylül şiirini yakıştırdığımı ve resmin hemen altında bu şiirin olduğunu..
bazen yaşadıklarınızın başkaları tarafından yazılmış olması ne kadar gücünüze gidiyor bilemezsiniz.içinizde burkulan bir yürek.. sancıların en büyüğü..
...
bu kitabı çok kişiye tavsiye ettim..neden? bir erkek bir kadında ne arar sorusu için belki...belki içinde gerçekten benim vereceğim cevaplar yazıyordu.
.............
bu kitabı okumamı sağlayana sevgilerimi sunuyorum. Uzaktan ve yorgun bir sevişle seviyorum onu...gözlerinden öpüyorum... “kentim” diyerek...
“sevgili gizemim” demek isterdim...ama bunu kıskanarak küçülttüm içimde..ve bu kent çok büyük içimde..