Toplam yorum: 3.078.222
Bu ayki yorum: 5.100

E-Dergi

okuyanhemsirecik Tarafından Yapılan Yorumlar

20.12.2020

Öncelikle kitabın normal romanlar gibi olay bölümleri halinde ilerlemediğini söylemem gerekiyor. Kitapta olayları kahramanların güncelerinden, notlarından okuyoruz. Bu bazı okuyucuları zorlayabilecek bir özellik. İlk 50 sayfa oldukça akıcı ilerlerken, sonraki 100 sayfayı okuyabilenler sonuna ulaşabiliyor. Bunun için biraz sabredelim diyorum!
Serüvene Jonathan Harker isimli genç bir avukatın Transilvanya’ya Kont Dracula’nın evine olan yolculuğu ile başlıyoruz. Orada başına gelenleri soluksuz bir şekilde okuduktan sonra nişanlısı Mina’nın güncelerine geçiyoruz ve olayların gelişimini görüyoruz. Bu kısımda yavaşlayan okumamız Dracula’nın binbir oyunla kendisini İngiltere’ye aldırması ile temposuna geri dönüyor. Jonathan, Mina, Lucy, Jack, Arthur, Quincey ve Dr. Abraham Van Helsing’le beraber Dracula’ya karşı savaşmaya var mısınız? Hadi sizde okuyun ve bu maceranın bir parçası olun. Emin olun film veya dizilerini izlemekten daha fazla keyif alacaksınız.
19.12.2020

Geçmişe aralanan kapıdan bir kez girerse insan geri dönemez. Girilen o kapı bizi büyük oranda acıların ve az buçukta olsa güzel şeylerin olduğu bir zamana aktarır. Okumak, dinlemek ve hatta izlemek o kapıyı bize açar.
Maya kendi kapısını dinleyerek açtı; babaannesini, abisini ve Maximillian Wagner’i. Dinledikleri herkesin hayatında olan o dönüm noktasına getirdi onu. İleriye adım atmanın zorluğuyla karşılaştı. Peki zorluklar artık geçmişi sayesinde daha güçlü olan Maya’yı yıldırabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Yakın geçmişte olanlara karşı bu duyarsızlığımız milletimizin bir özelliği midir, diyor Livaneli. Daha fazla acı çekmemek için mi olayları sonraki nesle aktarmıyoruz? Aslında bizi yanlışa sürükleyen bilmemek değil midir? Peki bilsek ne değişir?
Satırlarca yorum yapabilirim bu kitaba ama okurken yaşayacağınız o hazzı, heyecanı eksiltmek istemiyorum. Bu yüzden okuyun diyor ve yorumumu burada noktalıyorum.
13.12.2020

Genç bir delikanlı olan Bertold Berger’in çocukluğundan beri en büyük hayali Viyana’ya gitmek, şehir hayatının içinde kendine kalıcı bir yer bulmak, arkadaşlar edinmek olmuş. Bu hayal için çabalamış ve Viyana’ya tıp okumaya gelmiş. Viyana’ya geldiği ilk günle başlıyor hikaye. Şehrin karmaşası karşısında bocalayıp kalan delikanlı, o ilk gecede karamsarlığa kapılıyor. Uyuyamıyor, yemek yiyemiyor, konuşacak kimsesi olmadığı için derdini anlatamıyor. İnsana en ağır gelen şey ‘yalnızlık’tır bence. Hayattaki tek arkadaşı kız kardeşi, ondan uzak kalmak derin bir yalnızlık çukuruna düşürüyor Bertold’u.
Toplumun bir erkeğe yüklediği niteliklerin çoğundan yoksun Bertold. Hep var olan fiziksel güç yoksunluğu, onda daha naif -tabiri caizse kadınsı-, çekingen, korkak bir karakter oluşturmuş. Farklı olanın dışlandığını hepimiz biliyoruz; dışlanmak ise bir insana yapılabilecek en kötü psikolojik baskılardan biri. Bu baskı sonucu olan intihara meyil, hikaye boyunca baş ucumuzda duruyor.
13.12.2020

1937 yılında yayımlanan Fareler ve İnsanlar, geçici işlerde çalışan iki ırgatın hikayesi. Ufak tefek ama akıllı olan George Milton ve kocaman vücuda ancak 3 yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip olan Lennie Small. George ve Lennie'nin bir hayalleri var: küçükte olsa bir toprak parçasına sahip olmak. Bunun için çiftliklerde çalışıp para biriktirmek zorundalar.
Yıllardır birbirine can yoldaşlığı yapan bu iki arkadaş, Lennie'nin başlarına açtığı bir bela yüzünden çalıştıkları çiftlikten kaçmak zorunda kalıyor. Yeni bir çiftlik buluyorlar çalışmak için. Bu çiftliğin sahibinin oğlu Curley hafif meşrep bir kadınla evlenmiş, kadınsa çiftlikteki tüm çalışanlara cilve yapmakla meşgul. Biriyle kavga etmeye yer arayan Curley ile başlarının belaya girmemesi için çok dikkat ediyorlar. Sakınan göze çöp batar derler ya, George ne kadar dikkat ederse etsin, bela dönüp dolaşıp onları buluyor.
13.12.2020

Samuel Langhorne Clemens'i hepimiz takma adı Mark Twain olarak biliyoruz. Tom Sawyer ve Huckleberry Finn'in Maceraları, Mark Twain adının çocukluğumuzdan beri hayatımızda yer etmesini sağladı. Yetişkinliğe geçtiğim şu dönemde Mark Twain'in farklı bir yönünü 'İnsan Nedir?' ile keşfettim.

Mark Twain, çocuk kitaplarından çok ayrı bir yere sahip olan 'İnsan Nedir?' adlı kısa öyküsünü 1906 yılında, ölümünden dört yıl önce yayımlamış. Biri yaşlı diğeri genç olan iki adamın diyalogları şeklinde ilerliyor öykü. Yaşlı adam insanın bir makine olduğunu, gerçekleştirilen her eylemin içindeki tek dürtüye -kendi ruhunu tatmin etme dürtüsü- bağlı olduğunu ileri sürüyor. Genç adam ise öne sürdüğü bu düşünceyi açıklamasını istiyor ondan. Genç adamın soruları ve yaşlı adamın cevaplarıyla, yer yer karşı çıkışlar ve tartışmada üstün gelişlerle devam ediyor diyalog.

Beynim biraz yansın istiyorsanız okunabilecek bir kitap bu.(Bence hepimizin beyninin biraz yanmaya ihtiyacı var!)