Toplam yorum: 3.080.804
Bu ayki yorum: 482

E-Dergi

7.oda Tarafından Yapılan Yorumlar

06.01.2004

Ümit Yaşar Oğuzcan ve onun basit anlaşılır şiirleriyle büyümüş bir nesiliz biz. İlk okuduğunuzda anladığınız ve içinizden derin bir "Ahhh..." dediğiniz.
Zor bir şair Cemal Süreyya... Herkesçe bilinen şiirlerinden bahsetmiyorum ama bazı şiirlerini anlayabilmek için defalarca okumak gerekiyor. Okuyorsunuz, okuyorsunuz, tam yakaladım dediğiniz anda; ardından gelen mısra yerle bir ediyor tüm anladığınız şeyleri... Şiirlerinin Bütünlüğünü yakalamak gerçekten zor. Yoğun bir çaba gerektiriyor... Belki de Cemal Süreyya'yı özel yapan şey de bu. Şiirlerle boğuşmanızı, şiirlerle savaşmanızı sağlıyor ve böylece daha bir sağlam yerleşiyor içinize O'nun şiirleri... Ben yine de Cemal Süreyya'nın şiirlerinin yüreğimizden çok beynimize hitap ettiğini düşünüyorum.
06.01.2004

Hep bildiğimiz bir gerçeği öyle içimize işleterek anlatıyor ki bu kitap. Çevremizde hiç dikkatimizi çekmeyen "sıradan insanlar"ın da kendilerine özgü ve farklı yaşamları olduğunu ve bir insanın gerçek anlamda yaşamına girdiğiniz zaman bulacağınız hazineleri gösteriyor. Çoğu zaman bir insan olduklarına bile dikkat etmediğimiz; alışveriş yaptığımız süpermarketteki kasiyer mesela... Onu gördüğümüzün bile farkına varamayız genelde. İşte bu kitap bize direkt etkisi olmayan insanların dünyalarına, duygularına, düşüncelerine sürüklüyor okuyucularını. Sanırım Maeve Binchy'nin kaleminin en güzel yönü; abartıdan uzak, sade ve yaşanabilir şeyleri büyülü bir şekilde anlatışı. Kitaptaki kahramanların hepsine sanki arkadaşımızmış gibi yaklaşabiliyoruz. Hepsi bizden biri, hepsi gerçek...
24.12.2003

Ne söylenebilir ki böyle muhteşem bir kitabın ardından?
Hangi sözcükler anlatır bende yarattığı fırtınaları ve ürpertileri?...
Evet öyküleri öyle sıradan öyle yaşanabilir öyle sade öyle yaşamın içinden. Ama öykülerin içinde birden Haşmet Babaoğlu'nun yorumu giriyor birkaç cümleyle içeriye ki siz neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz.
Son bakışta aşk öykülerini okurken; evinizin içinde, en ücra köşelerine kadar tanıdığınız koridorda gözü kapalı yürürken, birden birşeye çarpıyorsunuz önce. İlk sersemliğin ardından şu soru düşüyor beyninize: "Bu da ne şimdi, bu koridorda çarpacak hiçbirşey yoktu ki..." Sonra başınızı kaldırıp tosladığınız şeye kayıyor bakışlarınız... Ve gerçek şok başlıyor. Meğer bir aynaya çarpmışsınız...
İşte Haşmet Babaoğlu'nun öyküleri; karışı karışına bildiğiniz kendi yaşamınızda, birden hiç beklemediğiniz bir anda ve sizin mekanınızda kendi bakışlarınızla çarpıştırıyor sizi...
Sonrası mı?...
okuyun ve kendinizi O'nun sözcüklerinin ve O'nun öykülerinin büyüsüne bırakın...
VE KENDİ BAKIŞLARINIZLA YÜZLEŞİN...
22.12.2003

"Nasıl tanımam !
Şarabın arka sokaklarıdır yüzün...
....
Sonra potinlerimiz eskidi yalnızlıktan" diyor şair.
Güzel söylemiş de şunu anlatmamış ki devamında; eskiyen potinleri tamir mi etmeli yoksa yeni bir potin mi almalı? Tüm potinleri yalnızlıktan eskitene kadar...
Yine de ayrılığı ve vazgeçemeyişi en güzel anlatan cümlesi herşeye değer:
SABAHLARI UYANMAK İÇİN TUTUYORUM GÜLÜŞÜNÜ AKLIMDA...
05.11.2003

işte içimi en çok acıtan kitaplardan biri. Burçak'ın hastalıktan önce ve hastalık boyunca tuttuğu günlük.hastalığın seyri. ve yaşama tutunma mücadelesi... tedavilerin sonuç vermeyip tıbbın çaresizleştiği, o yüzden son günlerini dışarıda geçirmesi için hastaneden dışarı çıkarıldıktan sonra aşık olup mucizevi şekilde 1.5 yıl daha yaşaması... hatta almanyadaki kayıtlara burçak aşık olarak geçmesi... o kadar çok şey var ki söylenecek ama insan tıkanıyor. tüm kitabı boğazımda bir yumrukla okudum. ama itiraf ediyorum babasının yazdığı şiirleri okuyunca ağlamaya engel olamadım.
YÜZÜNÜ GECEYE ÇEVİR VE YÜRÜ. ÇÜNKÜ MUTLULUK KARANLIĞIN SINIRINDA BAŞLAR...