Atatürk bana göre büyük bir satranç ustası.Öncelikle satrancın oynanabileceği bir "tahta" gerekiyordu ve bunu elde etmek,kurtuluş savaşı gibi bir destanın ardından da devam edegelen bir süreç sonrasında,adına "cumhuriyet" denecek büyük bir eserle mümkün oldu."piyon"lar zaten hazırdı.Onun yüce devrimi sonrasında hemen hemen herkes saf saf dizildi bu uğurlu yola."at"ları teşkil etti sonra..teknolojiyi ilmek ilmek dokudu o zamanın kısıtlı bütçeleriyle."kale"ler,vatanın yılmaz bekçileri olan silahlı kuvvetler,her daim onun direktifleriyle koruyacaklardı bu mümtaz eseri."fil"ler lazımdı elbet ülkeyi daha da ileri götürecek,azimli,kararlı ve güçlü ilim ve bilim ordusu..
Ancak insanın istemediği ot burnunun dibinde biterdi ve "vezir" herdaim onun yanında olmasına rağmen,onun ve ilkelerinin takipçisi olacağı yerde.."ŞAH" DÜŞER DÜŞMEZ..oyun sona ermedi ama sonradan ortaya çıkacaktı ki oyun içinde oyunlar vardı.
"vezir"in kendine yakışanı "şah"ını yüceltip onurlandırmasıyken,neredeyse onu unutturmak için çaba harcaması ibret vericiydi.
Atatürk'ün tek tek üzerinde büyük titizlikle ortaya çıkardığı "satranç tahtası"nın üzerinde milim milim ince düşüncenin izleri olan "taşlar"ın,ölümünden hemen sonra bambaşka bir kafa yapısıyla "hamle" yapmak için zorlanmasının kısa ama ibret verici "gerçek hikayesi"dir bu kitap.