E-Dergi

Yaşar Nuri Öztürk bu kitabında İslam açısından Laikliği irdeliyor ve Laikliğin çağımızda ne kadar önemli, ne kadar vazgeçilmez bir kavram olduğunu gözler önüne seriyor. Dinimizi tam manasıyla anlayabilmemiz için okunması gereken, Demokrasi, Cumhuriyet, Meclis kavramlarının İslam dinindeki yerini gösteren bu kitap son yıllarda ülkemizde belli güçlerce oynanmak isteyen oyunları gözler önüne sermesi açısından da bir belge niteliği kazanmaktadır. Laikliğin önemini bugün dünyayı şöyle bir gözünüzün önüne getirdiğiniz vakit anlayacaksınız. Demokrasiyi amaç değil araç edinenlerin, İslamiyete en büyük kötülüğü yapanların suratına çarpılacak bir belge. Sağduyu sahibi, İslamiyete gerçekten gönül veren, Türk devrimine sahip çıkan herkesin altına imza atabileceği bir eser. Muhakkak okuyun...

4 Yıldız
Kitaba 4 yıldız vermemin sebebi konusu değil anlatım şeklinden; zira oldukça eski olan bu kitap zamanında, romansal anlatım tarzı henüz yerleşmemiş. Bu da okuyucunun yadırgamasına yol açıyor, tıpkı benim yadırgadığım gibi. Voltaire, Victor Hugo'nun fikir babalarından. Voltaire'in kötümserliğini Victor Hugo kitaplarında insanın içindeki iyiliği bariz bir şekilde ortaya çıkartarak halka sunmuştur. Kitabın arka yüzünde anlatılanlara katacağım tek bir şey var o da şu: Ülkemizdeki çarpıklıklara bakınca hani deriz ya "bu ülke iyilerin yüzüsuyu hürmetine ayakta duruyor" işte gerçekten insanın içindeki iyiliğin nelere muktedir olabileceğini anlatan güzel bir kitap. Özellikle son bölümde Türk ailenin yaşantısı. Bu yaşantı çok basit ve küçük şeylerden mutlu olmayı bilen insanlardan oluşuyor, çevremize baktığımızda onları görebiliriz. Belki de onlardan birisiyizdir; işte bu yaşantıyı Voltaire'in insanlara örnek göstermesi çok anlamlı. Özellikle günümüzde Doğu toplumlarını hakir ve aşağı gören Batı toplumlarını düşünecek olursak. Voltaire fikirleriyle Fransız kültürünün mihenk taşlarından biridir. Tavsiye ederim.

4.5 Yıldız
Öncelikli olarak neden 4.5 yıldız verdiğimi belirtmek istiyorum. Kronolojik açıdan olayların anlatımında atlamalar meydana gelmiş. Bunu kitabın sonunda Oktay Sinanoğlu'nun tarih tarih yaşamını özetleyen yazıyı okuduğunuzda anlıyorsunuz. Yine de emek verilmiş, üzerinde oldukça çalışılmış bir eser. Böylesine dolu dolu yaşayan bir insanın yaşamını anlatmak ustalık ister. Oktay Sinanoğlu'nu ilk Ceviz Kabuğu programıyla tanıdım. Adını ise ilk İTÜ Mühendislik Fakültesi'ndeyken duymuştum. Her millete yüzyılda bir gelecek bir deha. Kalemi çok güçlü; bunu kitabın sonunda Boğaziçi Üniversitesi Rektörüne yazmış olduğu yazıda görebiliyorsunuz. Bilimi gönül aşkıyla gerçekleştiren bir dahi, kalemi güçlü bir edebiyat aşığı, deniz tutkunu, uçma sevdalısı, büyük Atatürk'ün göstermiş olduğu hedefleri gerçekleştirmiş biri. Bilimi hayatına uyarlayan, yaşayan, bununla da kalmayıp etrafındaki insanlara öğreten, onları uyaran insan gibi bir insan. Kitabı muhakkak okumanızı tavsiye ederim. Bu bitmez tükenmez azmi, bilim aşığını, ülke sevdalısını tanımanız gerek. Bu her Türk'ün; ben Türk'üm diyen herkesin boynuna borçtur. "Ey Dumlupınar geldik sana, toprağına yüz sürmeye" satırlarını okuduğunuzda beni daha iyi anlayacaksınız.