Eseri dilimize kazandıran Mehmet Keskin Hocamıza teşekkür ediyoruz. Alıntılar ve başlıklar şöyle:
Hz. Ömer tayin ettiği bir valiyi, tayin ettiği vilayete gönderirken yapmış olduğu uğurlama merasiminde valiyi büyük bir sınavdan geçirdikten sonra ona şu soruyu sorar:
-Vatandaşlar bir hırsız veya yağmacıyı cezalandırman için huzuruna getirecek olurlarsa o hırsız veya yağmacıya ne gibi bir ceza uygularsın?
-Elini keserim.
-Şu halde senin idaren altında bulunan bir aç veya işsiz bana müracaat edecek olursa ben de senin elini keserim. Allah bizleri; alçılarını gidermek, çıplak yerlerini kapamak, kendilerine çalışma imkanları sağlamak üzere kulları idare etmekle görevlendirmiştir. Biz Allah’ın yardımıyla bu nimetleri vatandaşlara verdikten sonra, şükrünü eda etmeleri için ilahi kanunları onlar üzerinde uygulayabiliriz.” (s.11,130)
Medeniyet ve cahiliyet:
İnsanoğlu imanını kaybettiği gün, beraberinde ruhunu da kaybetmiştir. Allah’ın kuvvetinden gafil kalıp da, maddenin gücüne bağlandığı gün mutluluğunu kaybetmiştir. (s.17)
Dünyanın her tarafında camiler, kiliseler, sinagoglar, havralar yer yer yükselmektedir. Bu mabetlerde Allah’ın ayetleri okunmakta, peygamberler ululanmakta, güzel sözlerle her taraf aydınlatılmakta, ahlakî dualar, ülküsel yakarışlar, besteli münacatların güzel kokuları Allah’ın katına kadar yükselmektedir. Yerküremiz, bugün olduğu kadarıyla önceleri hiçbir zaman bu kadar mabetleri görmemişti. Bugün işittiği kadarıyla önceleri hiçbir zaman bu kadar imana davet eden tatlı, besteli duaları işitmemiştir. Ama bütün bunlara rağmen insanoğlu bugünkü haliyle dünyada dinlerin hükmetmekte olduklarını, yaşantıyla ilgili sorunlara cevap bulmak için Allah’ın kelamına başvurulmakta olduğunu iddia edebilir mi?
Eğer iman çağında veya dinlerin sözünün geçerli olduğu bir çağda yaşadığımızı farzedersek dünyamızın ikiyüzlü ve sahtekar olduğunu muhakkak anlamış olacağız. Bugünkü medeniyetimiz, yaşantımızdaki iman gerçeğini silip süpürmüş, iman kelimesini sadece bir hatıra ve antika eşya misali miras olarak muhafaza etmiştir. (s.17)
İslam davasının sonu gelmiş midir?
İslam’ın ışınları devamlı olarak karanlıkları aydınlatmakta ve her tarafta adeta kınından çıkmış kılıç gibi parıldayarak hidayet yolunu göstermektedir. Bunu ispatlayan deliller şöyle:
a.Gerek Avrupa ve gerek Asya’da savaş v fetih olmaksızın bazı milletler komünizmin tuzağına düşmüşlerdir. Ama bütün bu komünistleşen milletler arasında bir tek Müslüman millet yoktur.
b.Dinsizlik fikri ile egzistansiyalizm(varoluşçuluk) akımı, Avrupa topluluklarını paylaşmakta, bu topluluklar arasında ahlakla ilgili bütün hususları devamlı olarak alay konusu yapma eğilimi yaymakta ve çeşitli vesilelerle bu alayları semavi dinlere yöneltmektedirler. Ama bütün bunlara rağmen dinsizlik fikri, Müslümanlarla ilişi kuramamış ve bu fikir Müslümanlarca benimsenmemiştir.
c. Avrupadaki fikri hareketler, hep reformun propagandasını yaparlar. Hıristiyanlığın dogmaları dışında her alanda bir reform yapılmasına taraftardırlar bu fikri hareketler.
d.Hiçbir din alimi İslam’ın ortaya koyduğu, Kur’an’ın tespit ettiği, geçmişte saadet asrı ve dört halife devrinde uygulandığı gibi, sosyal, ekonomik, hukuki, ahlaki insanların yaşantılarında karşılaştıkları ıstırapları İslam’dan başka dindirici bir adil düzenin bulunduğunu asla iddia etmez, edemez. (s.24)
Batıl bir dava destekçi bulur bulmaz behemahal zafere ulaşır da, hak ve hakikat davası olan İslamiyet, destekçi bulunca zafere ulaşmaz mı?(s.28)
Boş duran kişi şeytanın arkadaşıdır.(s.38)
İslam’ın etrafındaki şüpheler
İslamiyet ve yarınki medeniyet
İslam, dilek ve temenniler dini değildir. Sonsuz bir aksiyon isteyen cihad, gevşeklik kabul etmeyen muntazam bir amel dinidir.(s.50)
Yoların ayrılış noktasında Müslümanlar
Kur’an Devleti
Kişi, İslam’ın kolay tarafını uyguladığı gibi, külfetli taraflarını da uygulamak zorundadır.(s.75)
“Sizler, İslamiyetin halkalarını birer birer parçalayıp dağıtacaksınız. İlk önce İslam siyasetini yürürlükten kaldırırsınız. Sonra da en sonuncu halka olan namazı terk edersiniz.” (Hadise bk.)
“Dininizden ilk terk edeceğiniz şey emanettir. En son da ise namazı terk edersiniz.” (Ebu Nuaym Hılye’de (6/265) ve Ahbar’da (2/213), İbn-u Mes’ud’dan Taberâni kebirde (9754) Haraiti Mekarim de (77) ve Taberâni Evsatta (1/138) Ömer Ibnul-Hattab’dan sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Albâni Silsile’de (1739) tahriç etmiştir.)
Dinî hükümet değil İslamî hükümet
Cihad vazifesi iman makamlarından bir makamdır.(s.111)
Devlet başkanının görevleri
İslam devletinde hükümet şekli
Politik hükümlerde yöneticilere tolerans tanımak, şeriata aykırıdır. (İmam Karafi Maliki) (s.158)
İnsanlar işledikleri günahların sayısı kadar mesele ile karşılaşırlar. (Ömer b. Abdülaziz) (s.158)
Hilafet İslamî bir vecibe midir?
Egemenlik milletindir
İslam’da yargı müessesesi
İslam’da şura
İslam’da emniyet teşkilatı
İslamiyet gayet açık olarak ilan etmektedir ki, bir toplum eğer fasıkları, asileri, fesatçılarla zorbaları terbiye edip onların kötülüklerini engellemeyecek olursa, o toplum berbat olur. o toplumda fitne ateşi yükselir. Çözüntü ve zaaf alametleri baş gösterir. Ki Allah korusun bu da ilahi gazapla neticelenir. (s.208)
İslam şeriatı
İslam şeriatı, toplum maslahatına bağlıdır.
Maslahatın yanında yer alır.
Hayat gerçeğiyle aynı doğrultudadır.
İslam hukukunun temeli ictihada bağlıdır.
İslam şeriatı ve diğer hukuk düzenleri
Semavi hukuk, kişiye davranışlarını düzeltmesini emreder. Başkalarına zarar vermese bile kendi şahsı için zararlı olan işleri yapmasını yasaklar. Kişinin kendi bedeninin organlarından birini telef etmesini veya malının bir kısmını israf etmesini de yasaklar.
Beşeri hukuk der ki, kanunlar sadece insanların birbirlerine eziyet etmelerini engellemek amacıyla işletilir. Bu nedenledir ki, hukukçular kanunu, ‘insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen şey’ olarak tanımlamışlardır. (s.305)
İslam’da ekonomik düzen
Mevcut ekonomik sistemler arasında İslam ekonomisinin yeri.