E-Dergi

Okurken ve okuduktan sora bazı fikirlerinizin huzuru kaçabilir.

Ara ara tekrar tekrar okunacak açıp okunabilecek bir kitap. çocuğu olanlar uyku saati kitabı yapabilirler.

Kitapta en çok dikkatimi çeken şey, Burçak'ın hastalığına ve onca tedavi sürecine rağmen günlüğünde hep arkadaşlık, tatil, okul tarzı şeylerden bahsetmiş olması. Bu aslında, ailesinin hastalık sürecini ve yaşanan zorlukları Burçak'a hissettirmeden aşmaya çabaladıklarını gösteriyor. Fakat kitabın sonunda Burçak'tan daha çok, Burçak'ın annesine çok çok üzüldüm.

Çok sürükleyici bir kitap gerçekten. Fakat bence, Aylin'in ablası Nilüfer'in hikayesi yazılsaydı, çok daha fazla ilgi çekerdi diye düşünüyorum.
Bir de kitapta bazı karanlık noktalar var. Örneğin Aylin'in babası ile ilişkileri. Kitabın ikinci yarısında, babası hayatta olmasına rağmen, babasından hiç bahsedilmiyor. Aylin ile babasının araları mı açılmış, sanki bilinçli olarak bazı şeyler, yazılmaktan kaçınılmış gibi..
Sonra Aylin'in 2 tane yeğeni var: Tayyibe ve Mustafa Rıfat. Fakat, bir noktadan sonra Mustafa Rıfat'tan da hiç bahsedilmiyor. Burada da karanlık bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Çünkü internet aramalarımda da Mustafa Rıfat GÜLEk'e ait bir fotoğraf bile bulamadım..
Son olarak yinelemek istiyorum; Nilüfer Gülek'in hayatı yazılsa da okusak.. (Belki Ayşe Kulin bu satırları okur diye yazıyorum bunu.)

İlham verici güzel bir öykü. Kitabın başlarında, telaffuzu zor Afrika kökenli kelimeler gözünüzü korkutmasın sakın; ilk 30-40 sayfadan sonra kitap çok akıcı bir hal alıyor. Ayrıca kıtlık o kadar hissederek anlatılmış ki, tarımın, ormanların, doğayı korumanın önemi üzerine, düşünmeden edemiyor insan. Özellikle ergenlik dönemindeki herkes okumalı diye düsünüyorum.