E-Dergi

Çok eski bir baskısını tesadüfen bulup okuduğum ve son derece etkileyici bulduğum bir kitap. Bu kitabı okuyup da konusundan etkilenmemek çok da mümkün değil diye düşünüyorum. Ancak klasik bir bilimkurgu gibi düşünmemek ve böyle bir önyargıyla başlamak lazım. Daha çok distopya gibi değerlendirmek daha iyi olacaktır. Kitap bir kurtuluş mücadelesinden çok insanlığın mersiyesi olarak değerlendirilmeli bence.

Dışarıdan renkli ve canlı görünen bir evliliğin aslında ne kadar sönük, sıkıcı ve kısır olduğunu acımasız bir gerçeklikle gözler önüne seriyor Atay. Hep öyle değil midir, hep başkalarının hayatları daha çekici görünür bize; ama o ilişkilere birer büyüteç tuttuğumuzda anlarız ki "aynı sıradan yaşam". Yazarın söylediği gibi, oraya buraya koştururken birbirine çarpıp duran bir karınca sürüsüyüz biz...

Romandan çok uzun bir öyküye benziyor eser. Yaşlı ama deneyimli ve hâlâ güçlü bir balıkçının, balıksız geçen uzun günler sonunda büyük bir kılıç balığı yakalaması anlatılıyor. Öykü ağır akıyor ama okuyucuyu sıkmıyor, şahsen deniz kültürüne ait farklı bir lezzet aldım.

Bu kitabın kahramanı henüz her şey bir toz bulutundan ibaretken de vardı, dünyada sadece denizdeki tek hücreliler yaşarken de, dinozorlar çağında da vardı, şimdi de var. Özgeçmişini 12 güzel öyküyle özetlemeye çalışmış, hepsine de aşkı katmış, ne iyi yapmış...

Cumhuriyet öncesinden bu yana Türk edebiyatına katkıda bulunmuş yazar ve şairleri tanıtıyor eser. Küçük bir biyografiden sonra sanat anlayışları, edebiyatımıza katkıları, aldığı eleştiriler, eserlerinden örnekler veriliyor. Doyurucu bir kitap ve bir roman gibi okuyabiliyorsunuz, sıkılmadan, tabii meraklısıysanız.