E-Dergi

Oldukça akıcı, okuması zevkli, biraz da hüzünlü bir kitaptı. Yaşlı Bayan Ming ve Fransız bir iş adamı arasında, Bayan Ming' in çocukları üzerine geçen sohbetlerden oluşuyor konusu. Bu sohbetlerle birlikte, iş adamı da kendi hayatını sorguluyor bir yandan.
   Öğüt niteliğinde düşündüren bir çok cümle vardı kitapta. Bunların arasından da bir cümleyle özetleyecek olursam kitabı şu cümle yeterli olurdu sanırım:
   "Hakikat, bizim en fazla hoşumuza giden yalanın ta kendisidir, öyle degil mi?" Syf. 65
   Nefeslenmek için okunabilecek, yormayan bir hikaye. Tavsiye ederim.

Yazar Zaven Biberyan, kitabın ana karakteri Baret üzerinden 1940' lı ve 1950' li yılların Türkiye' sinde değişen toplumsal koşulları, insanların hayata uyum sağlama çabalarını, Türkiye Ermenileri gözünden anlatıyor.
Felaketlerle şekillenen hayatlara, insan psikolojisine ve iç dünyasına dair yalın ama çarpıcı bir hikaye Karıncaların Günbatımı.
    Tesadüf eseri karşılaştığım bir kitap olmasına rağmen oldukça beğendim.Farklı bir yazar veya farklı kültürlerden kitap arayışındaysanız tavsiye ederim.

Başına ne geldiği belli olmayan ve kimselerin giremediği ıssız bir kasabanın; bu kasabaya atanan posta müdürü Remzi ve eşi Melek Hanım' ın bir solukluk hikayesi.
"Üstümde kuşların ağırlığı, kanatları bir hoş, bir deli. Bir kokuyorlar deli deli. Bir öylesine yanıma yönüme doldular ki soluk alamıyorum. Soluksuz kaldım. Birden aklıma tıp etti. Aklıma tıp edince aklım başıma geldi, her şeyi anladım, hiç insan yok. Bu kasabanın insanları bu kuşlar. Hiç insan yok. Bağırıyorum, bağırıyorum sesim çıkmıyor." Syf. 60
Kitap oldukça kısa. Ancak işlenen duygu oldukça etkili. "Korkuyu" anlatıyor. İnsanlara bu duygunun nasıl hakim olduğunu, sadece bildiklerimizden değil belki en çok da bilmediklerimizden korktuğumuzu.

Puşkin, Çarlık Rusyası döneminde yaşanan tarihi olaylarla romantizmi harmanlıyor bu eserde. Ana karakter Pyotr Andreviç' in askerlik için gittiği kalede yaşadıkları ve bu kalenin komutanının kızı Mariya ile aralarındaki aşk ana konusu eserin.
Eser o kadar akıcı bir şekilde yazılmış ki ilk defa bir Rus klasiğini bir oturuşta ve son derece keyifle okudum. Kesinlikle, Rus edebiyatına okuması zor veye sıkılırım önyargısıyla bakanların bu önyargısını kırabilecek bir kitap.
Okuyun mutlaka, tavsiye ederim.

Yol; her şeyini kaybetmiş bir adamın ve küçük oğlunun, bir doğal felaket sonucu yok olmaya yüz tutmuş dünyada sürekli yollarda geçen  hayata tutunma ve insan kalabilme hikayesi. Kitap; tür olarak bilim-kurgu veya distopya ama dünya üzerindeki yolculuğumuza bakınca belki de çok da uzak olmayan bir gelecek. Kitap, 2009 yılında en iyi kurgu dalında Pulitzer ödülüne layık görülmüş. Oldukça etkileyici ve de sürükleyici bir kitap.
   Bu tarz kitapları, tür olarak zevkle okusam da her defasında bir parça da gerçekleşme payı olması tedirgin etmiştir beni. Yine de bilim-kurgu derim tek geçerim. :) Keyifli okumalar dilerim.