şeytan bir delik açtı mıydı ordan girmeye devam edecektir. ilk başta tesbihatın türkçeleştirilmesi oldu. herkes katliam yapsa bile tesbihat yapılsın diye. sonra cevşen türkçeleştirildi. sonra ileri bir adım daha atıldı. büyük cevşen baştaki surelerle beraber türkçeleştirildi. ve bu son darbe ile ku'an-ı kerim'in hepsi türkçeleştirildi. bunun vebali hatt-ı kur'an'iyi muhafazası bir görevi olan ama türkçeletirmeyi başlatan yayın evleri ve bunlara sessiz kalanlardadır.
kur'an-ı kerim Allah'ın koruması altında olduğu için elbette korunacaktır. ya ahmaklığın ya da saflığın eseri olan bu tür çalışmalar da cezasız kalmayacaktır.
dünyada öğrenmesi en kolay kitap olan kur'an-ı kerim'i türkleştirmek bu memleketin insanlarına hakarettir. dört yaşındaki bir çocuktan altmış yaşındaki bir insana kadar herkes arapça öğrenip okuyorken türkçeyi piyasaya sürmek hiç de halis bir niyet olarak görünmüyor.
kur'an-kerim'i türkçeleştirmenin tek bir açıklaması var: insanlarımız kalitesiz, bir metni öğrenemeyecek kadar akılsız ve zaman ayıramayacak kadar da tembel.
son olarak: bediüzzaman'ın ifadesi ile nokta koyalım:
Acaba kendine Müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için bir günde elli kelime frengî lügatından taallüm ettiği hâlde, elli senede ve hergünde elli defa tekrar ettiği Sübhanallah, Elhamdü lillâh ve Lâ ilâhe illâllah ve Allahu ekber gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi? Böyle hayvanlar için bu kelimât-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler. Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir; bu tahkire karşı titreyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir.