E-Dergi

Bir memleketin yücelmesi o memleketteki ehil insanların çokluğuyla doğru orantılıdır. İşinin ehli olan bir insanı fikri yapısından ötürü sürgün hayatına mahkum ederseniz o ülkenin gelişmesi nasıl mümkün olabilir? İskender Pala da bu "sürgün yaşamlardan" pay almıştır. İbret alınması ve tekrar edilmemesi gereken zamanlardan geçtik. Umarım bir daha tekerrür etmez.

Kitap su gibi... Akıp gidiyor gözlerinizin ucunda... Kana kana okudum kitabı; ama doğrusunu söylemem gerekirse doyamadım kitaba! Çok akıcı fakat herşeyden önemlisi sadece bir hayat hikayesi değil bu kitap. Duygularınıza hitap ediyor. An geliyor sanki o dönemi yaşıyorsunuz... Hele Hz. Hatice'nin vefatının yazıldığı son bölümden çok etkilendim, çok kederlendim...

Okurken bunaldım diyebilirim. Yani tamamen "vampir kitapları meşhur, biz de yazalım bir tane" diyerek yazılmış bir seri... Ve normalde bir kitapta yazılabilecek olaylar üç kitaba bölünmüş. Üç kitabı zorla okudum, daha da okumam...

Her sabah uyandığımızda yüzümüze o günün maskesini takarak çıkıyoruz yataktan. Bir zaman sonra "aslında kim olduğumuzun" önemi kalmıyor... Çünkü hep başkalarının bakış açısına göre maskeleniyor ve öyle yaşıyoruz... Doğan Hoca o muhabbet üslubuyla içimize gizlediğimiz "BİZ"'i ortaya çıkarmak için yardım eli uzatıyor bize... Okumak lazım

Risale okumalarından ve anlama çabalarından bahsetmiş Senai Hoca... O kadar akıcı ve zevkli bir anlatımı var ki yazarın ne anlattığının bir süre sonra anlamı kalmıyor. Neyin anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığı önem kazanıyor Senai Hoca'nın kaleminde. Akıcı; su gibi akıcı bir üslubu var...