E-Dergi

Kitapta o kadar delice işler yapan karakterler var ki hangi birini yazayım. Sanki birileri kasabaya tüm akıl hastalarını toplayıp bir araya getirmiş. Dehşet verici sahneler de yok değil. Bir acayip bir kitaptı vesselam. Öyle tuhaf bir kasaba ki şeytan da, "Ben nereye düştüm, bunlar bana da bir şeyler yapar" diyerek bulunduğu yerden topuklayıp kaçardı muhtemelen.

Kitapta, yangın esnasında bir çocuğun hayatını kurtarmak isterken vücudu tamamen yanan siyahi genç Henry Johnson'un hikayesi anlatılıyor. Yüzü tamamen yanmış olan siyahi gençten korkan halk, artık ona canavar adını vermiştir. İblis olduğunu söyleyerek taş atarak onu kovalayan ve onun görüntüsünden dolayı korkup kaçan kasabalılar mı canavar, yoksa yüzü tamamen yanan siyahi genç mi?

Kitabın konusu nasıl olursa olsun, önemli olan yazarın onu anlatma biçimi. Yazar, bu güzelim konuyu daha detaylı bir şekilde yazabilirdi. Konu çok yüzeysel anlatılmış. Duyguları tam hissedemedim.

Kitap oldukça dokunaklı ve yürek burkan cinsten. Kitabın her cümlesi kalbinize saplanan bir hançer gibi sizi nefessiz bırakıyor.

Yazarın bundan önce okuduğum "Saplantı" adındaki kitabını yorumlarken, "asla ve asla bu kitaba yapılan yorumları okumayın, kitabın sonunu yazan okurlar var" demiştim. Bu sefer aynı hatayı yayınevi yapmış. Arka kapak yazısına kitabın özetini yazmış. İşte ben de bu sebepten dolayı okuyacağım kitabın arka kapak yazısını okumuyorum.
Kitaba başlarken farklı bir kurgu hayal etmiştim. Olsun. Bu da kendini merakla okuttu. Yazarın bir önceki kitabı gibi, sayfa sayısı az ama içerik olarak dorucu.

Beğenip beğenmeme konusunda karasız kaldığım kitaplardan oldu fakat yine de John Wyndham ne yazsa okurum dediğim yazarlardan biridir.