E-Dergi

Ahmet Ümit'in polisiye haricinde de başarılı olduğunu gösteren bir kitap. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ile başlayan tatlı bir masal. Binbir Gece Masalları havası var. Prensler, prensesler, tanrıçalar, kâhinler ve büyüler. Atmosfer güzel, anlatım zengin. Okurken çok keyif aldım.

Kitap konuyu doğru karar vermenin, etkili düşünmenin, plan yapıp doğru bir şekilde harekete geçmenin bize öğretilmediği; ancak herkesin bizlerden böyle bir beklentisi olduğu bakış açısıyla ele alınmış. Bunlar insanın içgüdüsü değil, tembelliği yüzünden hiç değil; bu anlatılıyor. Bence gayet güzel. Teknolojiyle haşır neşir yaşayıp ardı ardına gelen bildirimlerle günü sürdürürken hayatta kalma, organize olma, kendini geliştirme yöntemleri anlatılmış. Bence oldukça işlevsel.

Çok güzel bir biyografi. Boğa güreşleri ve matadorlara dair pek bir şey bilmezdim ama hoşlanmazdım da. Kitabı okuduktan sonra bunlara olan bakış açım değişti. El Cordobes'in hiçlikten başarılı bir matadora dönüşme hikâyesi. Çeviri oldukça eski. O zamanlarki çeviri algısı tamamen erek odaklı yaklaşıma dayanıyormuş. Bu yüzden ispanyol para birimi de TL'ye çevrilmiş, rahatsız etti bu. Bunun dışında 19. yy İspanya'sına bakış sağlamak, iç savaş hakkında bilgi sahibi olmak için güzel.
Ve bence en güzel açıkış cümlelerinden birine sahip kitap: "Ağlama Angelita, bu akşam ya sana bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın."

Kitabı okumak tatlı bir belgesel izlemek gibi. Anlatım dili teknik değil, yazar herkesin anlayabileceği şekilde, terminolojiden uzak durarak anlatmış. İnsana ait görmek, koklamak, duymak, yerini bilmek ve hissetmek gibi kavramlar bitkilere atfedilerek bölümler oluşturulmuş. Pasif bir şekilde yerinde durduğunu düşündüğümüz bitkilerin kendine ait dünyasının okuyucuya keyif vereceğine eminim.

Hikâye, mini anılardan oluşan bölümlerle lineer şekilde ilerliyor. Yazarın tercih ettiği bu yapı okuma işini çok kolaylaştırmış. Basquiat resimlerinin arka planı, hangi olaylardan sonra yapıldığı, ressamın içsel motivasyonları anlatılmış. Ben internetten resimlere baka baka okudum, çok keyifli oldu. Mallouk ile Basquiat'nın toksik ama besleyen, ilham veren, gelgitli ilişkileri ana tema olsa da, 80'lerin Amerikan sanat dünyasındaki siyah-beyaz ayrımları; Andy Warhol, Madonna gibi tanıdık simalar, graffiti akımına/felsefesine küçük de olsa bir bakış kitaba ayrı bir keyif katmış. Ben çok sevdim.