E-Dergi

Stefan Zweig tarafından yazılmış olan Mürübbiye kitabını bir oturuşta bitirdim, zaten sayfa sayısı oldukça azdı. Bu tarz kitapları eleştirirken yazıldığı dönemin koşullarını göz önünde bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum. Bence dönemine göre güzel bir hikaye, sonunun biraz daha farklı olabileceğini düşünüyorum, ama genel olarak beğendim.

İlk okuduğum Afşin Kum kitabı olan Kübra'yı gerçekten çok beğendiğimi söylemek istiyorum, özellikle konunun temasını oluşturan yapay zeka formatı; bugün kullandığımız chatgbt vb. gibi ortamlarda henüz bulunmazken kitabın yazılmış olması kesinlikle kitaba orijinallik katıyor. Sıkılmadan merakla okudum, tavsiye ederim.

Doğan Cüceloğlu'nu daha yakından tanımak için harika bir kitap, yaşamından kesitleri yakın çevresindeki kişilerin bakış açısından duymak ve yazarın birçok kişiyi derinden etkilediğini bilmek gerçekten güzel. Doğan Bey'in içsel anılarına tanıklık etmek, ona tekrar tekrar hayran olmamak elde değil. Onun yaşamış olması ve bize güzel eserler bırakmış olması gerçekten harika.

Yuval Noah Harari, benim en sevdiğim yazarlardan biri. Düşüncelerine hayranım ve onun her türlü kitabını, çocuk kitabı olsun, yetişkin kitabı olsun, büyük bir istekle okurum. Şu ana kadar yazdıkları arasında beni hayal kırıklığına uğratan hiçbir şey olmadı. "Durdurulamayan İnsanlık" serisi de aynı şekilde muhteşem bir şekilde ilerliyor. Serinin ikinci kitabında yazar, yine bizi harika bilgilerle beslemeye devam ediyor. Umarım bu seri devam eder, çünkü anlatılacak daha çok konu var.

Dorian Gray'in Portresi, İrlandalı yazar Oscar Wilde'ın yayımlanan tek romanıdır ve benim okuduğum en muazzam eserlerden biri olmayı başardı. Yazar, kitapta kendimi tanımladığı üç karakter aracılığıyla; olmakta olduğum kişi (Basil Hallward), olmayı arzuladığım kişi (Dorian Gray) ve insanların beni algıladığı kişi (Lord Henry) şeklinde bir tasvir yapıyor. Kitaptaki neredeyse her cümle, bir aforizma gibi; özellikle Lord Henry ile olan bölümleri büyük bir beğeniyle okudum. Kesinlikle tavsiye ederim.