Şayet daha önceden bir şeye yeltenip başarısız olduysanız, aynı amacı 2. kez denerken temkin oranında artış gözlemlersiniz, değil mi? Mantıklı olan budur.
12. yy zamanları… Haçlı ordusunun ideolojilerini de sırtlayarak Kudüs’e doğru yol aldıkları zamanlar yani…
Amaç kutsal saydıkları Kudüs ve çevresine el koymaktı, taki karşılarına Selahaddin Eyyubi çıkanakadar. (Bkz: Hıttin Muharebesi) Sonuç haçlılar açısından hüsrandı…
20. yy zamanları. İsrail’in Talmud kaynaklı kurdukları Beka stratejisiyle Filistin’de terör estirdiği günümüz zamanları yani…
Başta da değindiğimiz gibi… Daha önceden bir denenmişlik ve sonucunda hüsran varsa ve aynı şey 2. defa denenecekse hüsran’ın nedenleri araştırılır temkin oranına ekleme yapılır ve tekrar bir denemeye yeltenilir. Evet, İsrail‘in yaptığı da aynen budur.
“ Eğer bir yerde geleceğe yönelik bir güven yoksa, insanlar geçmişe sıkı sıkıya sarılırlar. Bugün de biz devletimizin kırkıncı yıl dönümünü hararetle kutluyoruz, çünkü yetmişinciyi, altmışıncı, hatta ellinciyi de kutlayabileceğimizi garantileyecek kimse yok aslında (İsrail’in 1988 yılında düzenlenen 40.yıl hakkında bir parlamento üyesinin yaptığı yorumdan)”
Theodor Herzl adlı Avusturya’lı bir Yahudi gazeteci tarafından 19. yy’ın son yıllarında başlatılan “Siyonist” hareket ve İsrail’in resmi politikası haline gelen “Divide Et İmpera(Böl ve Yönet) ” mantığı bu temkinin somut göstergesidir.
Böl ve Yönet mantığının sebebiyse başlı başına Hıttin korkusundan başka birşey değildir. Bu politika da 1950'lerde şöyle şekillenmiştir:
1) Sömürgeilerle ittifak
2) Monarşilerin yaşatılması
Bu resmi ideolojiden yola çıkan yazar Kuzey Irak’taki Talabani ve Barzani hareketlerini sanıldığının aksine ABD’den öte İsrail’in desteklediğini yakın tarihteki gelişmelerle de destekler şekilde açıklayıp Türkiye’nin İsrail’le ideolojiler uğruna yakınlaşmasını son derece sakıncalı bulup; iç işlerle dış işleri birbirinden ayrı düşünmek gerektiğini söylüyor .