Toplam yorum: 3.078.622
Bu ayki yorum: 5.500

E-Dergi

Burak_G Tarafından Yapılan Yorumlar

15.09.2011

Elif Şafak bu romanında Kim gerçek yabancı ? sorusunun cevabını arıyor.

Gerçek yabancı bir ülkede yaşayıp, başka bir yere ait olduğunu bilen mi, yoksa kendi ülkesinde yabancı hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?

Bu sorunun cevabını ararken yabancı bir ülkede yaşanılanları nakletmekten çok, yabancı bir ülkede kaybedilenlerden dem vuruyor.

“Birinin adını öğrenmek varlığının yarısını ele geçirmektir, gerisi parçalar ve ayrıntılardan ibarettir. Çocuklar bunu bilirler. Bir yabancı isimlerini sorduğunda içgüdüsel olarak söylemeyi reddetmeleri bundandır. Çocukken isimlerin gücünü idrak eder, ama büyüdükçe unutuveririz” diyerek insanın koşulsuz şartsız sahip olduğu isminin önem derecesini vurguluyor ve kaybedilenleri anlatmaya isimler üzerinden başlıyor.

Yabancı ülkede insanın yegane varlığı olan isminin kolay telaffuz edilebilme pahasına ismin noktalarının kaybedilişinin acılarını anlatarak başlıyor kaybedilenleri anlatmaya. Ömer isminin yabancı ülkelerde Omar olması gibi… Daha sonra öz “ben“in kaybedilişine, oradan da bu kayıpların insan üzerindeki etkilerine değiniyor…

Ve nihayet romanımızın sonlarında Boston‘un soğuk sokaklarından kadim İstanbul‘un renkli sokaklarına iniş yapıyoruz, noktalara kavuşmuş bir halde… Noktaların gelimi çok daha acı götürüme sebep oluyor, sevgilinin gidişine…
15.09.2011

Kimi sükunetler vardır, gözlerin tedirginlikle kaçırılmasına ve o anın bi’ an önce bitmesinin istenmesine sebep olur da 2 dakikası 2 sene gibi gelir;

Kimi bakışmalar vardır, yersiz adrenaline sebep olur da 2 saniyesi 2 sene gibi gelir;

Ve kimi sözler vardır; kinayesi sayesinde dahi ömür boyu akılda yer eder…

İşte Bir Gün isimli eserde ise mezuniyet balosu sonrası yaşanan 1 Gün az önce bahsettiğimiz metafiziksel hisler gibi 20 yılı gölgesinde bırakan etkiye sahip. Bu etki her yılın temmuz ayının 15'inde her iki karakterin de ruh haline değinilerek okuyucuya aktarılıyor.

Birisi eğitim adına İngilizce ve tarih adlı iki ana dala hakim Mrs. Emma Morley; diğeri eğitiminin ebeveynlerinden gelen maddi kaynaktan dolayı pek de önemi olmayan Mr. Dexter Mayhew.

Kapaktaki dudakların finalde birleşip birleşmediği sorusunu merak edenler, bu yolculuğa çıkmayı düşünüyorlarsa eğer, pişman olmayacakları ve haz duyacakları bir serüvene adım atacaklardır.
12.09.2011

Siyasetin yaşam üzerindeki gölgelerini anlatan bir yaşanmışlık romanı.



Devlet ne için vardır? Devlet gücünü kimden alır? Halk mı üstün olandır yoksa göstermeliğin aksine devlet üstün olanı sadece kullanan mıdır? Bu ve benzeri sorular insanların aklını evvelden beri kurcalayagelmiş ve gündemin sonuçlarına göre de cevapları değişik şekillere bürünmüştür.

Romanın gündeminin erdiği sonuç baz alındığında sorulan soruların hepsinin cevabı olumsuzluk paydasında birleşmektedir. Roman: Siyasetin yaşam üzerindeki etkisi ve benimsenen ideolojiler uğruna heba edilen yaşamların portresidir.
12.09.2011

Şayet daha önceden bir şeye yeltenip başarısız olduysanız, aynı amacı 2. kez denerken temkin oranında artış gözlemlersiniz, değil mi? Mantıklı olan budur.

12. yy zamanları… Haçlı ordusunun ideolojilerini de sırtlayarak Kudüs’e doğru yol aldıkları zamanlar yani…

Amaç kutsal saydıkları Kudüs ve çevresine el koymaktı, taki karşılarına Selahaddin Eyyubi çıkanakadar. (Bkz: Hıttin Muharebesi) Sonuç haçlılar açısından hüsrandı…

20. yy zamanları. İsrail’in Talmud kaynaklı kurdukları Beka stratejisiyle Filistin’de terör estirdiği günümüz zamanları yani…

Başta da değindiğimiz gibi… Daha önceden bir denenmişlik ve sonucunda hüsran varsa ve aynı şey 2. defa denenecekse hüsran’ın nedenleri araştırılır temkin oranına ekleme yapılır ve tekrar bir denemeye yeltenilir. Evet, İsrail‘in yaptığı da aynen budur.

“ Eğer bir yerde geleceğe yönelik bir güven yoksa, insanlar geçmişe sıkı sıkıya sarılırlar. Bugün de biz devletimizin kırkıncı yıl dönümünü hararetle kutluyoruz, çünkü yetmişinciyi, altmışıncı, hatta ellinciyi de kutlayabileceğimizi garantileyecek kimse yok aslında (İsrail’in 1988 yılında düzenlenen 40.yıl hakkında bir parlamento üyesinin yaptığı yorumdan)”

Theodor Herzl adlı Avusturya’lı bir Yahudi gazeteci tarafından 19. yy’ın son yıllarında başlatılan “Siyonist” hareket ve İsrail’in resmi politikası haline gelen “Divide Et İmpera(Böl ve Yönet) ” mantığı bu temkinin somut göstergesidir.

Böl ve Yönet mantığının sebebiyse başlı başına Hıttin korkusundan başka birşey değildir. Bu politika da 1950'lerde şöyle şekillenmiştir:

1) Sömürgeilerle ittifak

2) Monarşilerin yaşatılması

Bu resmi ideolojiden yola çıkan yazar Kuzey Irak’taki Talabani ve Barzani hareketlerini sanıldığının aksine ABD’den öte İsrail’in desteklediğini yakın tarihteki gelişmelerle de destekler şekilde açıklayıp Türkiye’nin İsrail’le ideolojiler uğruna yakınlaşmasını son derece sakıncalı bulup; iç işlerle dış işleri birbirinden ayrı düşünmek gerektiğini söylüyor .
12.09.2011

Sonu bilinen bir şeyi okumak, dinlemek, izlemek… Tümleç aynı olduktan sonra her halukarda sonuç aynıdır sanardım; “sıkılmak.” Bu kitapta da konu belli, konu çerçevesi ve malzemesi belli… Fakat tek birşey farklıydı; kalemi tutan kişi. Şunu anladım 2=2 değilmiş. 2=1 1 ‘de olabiliyormuş.

İlk insanın yaratılışından,şeytanın isyanından.. Hz.Adem ve Hz.Havva’nın nasıl yasak meyveye gittiğini,nasıl şeytanla mücadele ettiklerini okumak çok zevkliydi..

Kitapta bir akıcılık var,önce ne zaman yasak meyveyi yiyecekler diye bekliyorsun..Sonra dünyaya gönderildiklerinde Hz.Havva nerde diye düşünüyorsun..Adem’in yalnızlığına ve Havva’ya olan aşkına şahitlik ediyorsun.. Birleşiyorlar.. Bu seferde Kabil Habil’i ne zaman öldürecek, nasıl kardeşine kıyabilecek diyorsun.. Kabil’in vicdan azaplarına şahit oluyorsun..

Gerçekten okunası bir kitap,ilk insan hakkında bilmediğimiz çoğu şeye ışık tutuyor..

Evrim teorilerini çürüten bir kitap..