E-Dergi

Milli Edebiyat Dönemi yazarlarımızdan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu'daki yaşamdan bir kesit sunmaktadır bu romanda. Olay kahramanı Ahmet Celal, savaşta bir kolunu kaybetmiş bir yedek subaydır. İşgal altındaki İstanbul'da yaşayamayacağını düşünerek askerde emir eri olan Mehmet Ali'nin çağrısına uyarak Mehmet Ali'nin Porsuk çayı kenarında bulunan köyüne yerleşir. Köydeki insanlar Ahmet Celâl'e biraz uzak dururlar ve ona "yaban" derler. Kahramanımız burada aşık olup hasret de çekmeye başlar. Aslında eser, Ahmet Celal'in köyde yaşadıklarını yazdığı bir defterdir. Düşmanın kaçarken yakıp yıktığı bu köyde, bir ağacın altında, kenarları yanmış olarak bulunan bu defter eserin aslını oluşturmaktadır. Eserin dili yazıldığı dönemi de düşünürsek oldukça yalın bir dildir. Gereksiz betimlemelerin olmadığı bu eseri severek ve beğenerek okuyacağınızı düşünüyorum.

Çukurova'da ekmek parası kazanmak için köylerinden ayrılan üç gencin (İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali) başından geçenlerin anlatıldığı bu eserde ben yazar Orhan Kemal'i çok başarılı buluyorum. Üç gencin pamuk tarlalarında çalışmaları, geceleri kaldıkları yerler, çalışma ortamları o kadar güzel anlatılmış ki sanki hiç kurgu yok, yazar sanki gördüklerini anlatmış gibi. Ayrıca yazarın yalın dili ve akıcı anlatımı eserin beğenilmesine önemli katkılar sağlıyor. Bence Türk Edebiyatının en güzel eserlerinden birisidir. Kesinlikle beğeneceksiniz, kitabı okumayan arkadaşlarınıza tavsiye edebileceğiniz ender eserlerden birisidir.

Sabahattin Ali bu eserinde Kuyucaklı Yusuf'un karısı Muazzez'e olan aşkı anlatılmaktadır. Eserin geneline bakıldığında Kuyucaklı Yusuf bir arayış içindedir, ne aradığını kendisi de bilmemektedir. Yaşadığı olaylar öyle bir gelişir ki Kuyucaklı Yusuf en yakınındakinden (eşinden) ayrılmak zorunda kalır. Bütün uğraşısı arayış içinde geçer. Yazarı bu eserinde de oldukça başarılı görüyorum. Sade bir anlatım, yalın ve akıcı bir dil, sizin güzel bir okuma yapmanızı sağlıyor. Bu özellikler Sabahattin Ali'nin edebiyatımızdaki yerini sağlamlaştırıyor. Kesinlikle beğeneceksiniz.

Zülfü Livaneli bu romanında hayali bir ülkede yaşanan olayları sembollerle (alegorik) anlatarak mesajlar vermektedir. Yaşananlar hem siyasi hem de kişilerin ihtirasların şeklinde biçimlendiriliyor. Hareket alanları ise toplum ve doğa. Yazarın yalın dili ve içten anlatımı güzel bir kitap okumamızı sağlıyorken acı acı düşünmeden de edemiyoruz.

Elif Şafak'ın biraz tarih biraz fantastik harmanlaması ile oluşturduğu bir kitap. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a hediye edilen bir fil ve bu filin İstanbul'a getirilişini anlatan eserde Mimar Sinan'a da ayrı bir yer verilmiş. Kurgu olarak çok güzel, anlatım içten, ilgi çekici bir konu. Severek ve beğenerek okuyacağınızı düşünüyorum.