Kitabın arkasındaki yazı kitabı güzel anlatmış. Anlatımı biraz donuk olmakla beraber güzel bir kitaptı.
Kitaptan bazı alıntılar:
"İçi zengin olan,dışını süsleme ihtiyacı duymaz"
"Abdullah,"Hatırlıyor musun?" diye sordu.Gezgin,"Neyi ?" dedi."Bana ilk karşılaştığımızda,kirli gözlerle bakma, demiştin." Gezgin gülümsedi."O günden beri o sözünü ne zaman hatırlasam ağlıyorum." "Evet" dedi Gezgin, "Gözyaşı bakışı temizler,insan her gün,gözlerini onunla yıkamalıdır." "
"Hallac'ın dizelerini hatırladı: "Biz sarhoşken henüz üzüm yaratılmamıştı." "
"İnsan sürekli, bulunduğu yerden ilerilere doğru itilir. Anılar elinden tutar ve onu yeni kapılara iter."
"Onun insanların birbiriyle ilişkisi konusunda düşüncesini, niçin evlenmediğini sorduğumda dinlemiştim. Kutsal Kitap'ta geçen, 'Dünya yaşamı, mal mülk ve daha çok çoluk çocuk edinmekten ibarettir.' düşüncesini anarak, 'insanın dünya ile ilişkisi, tek yanlı bir özveri olmaksızın süremez.' derdi. 'Ama kadın da erkek gibi bir yola girer ve yolculuğunu en az onunki gibi bir derinlikte sürdürebilir.' deyince, bana bakarak gülümsedi ve 'Görüyorsun' diye konuştu, insanlar yolculuklarını gerçekte tek başına yapıyor.' 'Ama' diyecek oldum, 'Evet' dedi, 'Birlikte de yürünebilir bu, yine de insanın o yolu yalnız yürüdüğü gerçeğini değiştirmez; Yoldaki işaretleri her yolcu kendi düzeyine göre anlamlandırır. Herkes yolda yalnızdır ve yoldaşlık ettiği halde, onun tıpkı doğum ve ölüm gibi yalnız gerçekleştiğini bilir. İnsanın bir sıçrama anında ulaştığı mertebe, bu yalnızlığı şiddetlendirir. Ulaştığı bir düşünce veya kavuştuğu bir duyguyu ötekiyle paylaşmak sanıldığının aksine çok güçtür. Çünkü o süreçte, insanın kişisel çabası ve algı gücüdür, kendisine verilen bağışı elde eden. Allah, kullarını, Kendisi gibi bir Elif olarak yürütür. Elif, diğer harflerle nasıl bitişmiyorsa, insan da bu ruhsal gezisinde yalnızdır. Eş ya da çok yakın dost olan iki insana gelince... öyle sanıyorum, bu, bir birleşme değil, bir karşılaşmadır. Ruhlar, ezeli mecliste birbiriyle tanıştığı için ve dünyaya insan bir yabancı olarak düştüğünden, bu vahşi arzda eski bir tanıdığa rastlamanın verdiği bir heyecandır söz konusu olan. Oysa insanlar duygularını birbiriyle değişmez, sadece birbirinin yalnızlığına dokunurlar. Bu durumda eğer insanın vahşi yanları belirir ve hırçın bir beraberlik olursa, o zaman iki ayn insanın birbirini yaralamasından söz edebiliriz. Yok bir ahenk içerisinde adımlarını atıyorlarsa, bu zaten, Allah'ın gerçekleştirdiği bir uyumdur. Yoksa bir birleşme değil. Dokunma ve birbirinin ruhuna girmenin daima sınırı vardır. O sınırı hiç kimse aşamaz. Allah Elçisi, evlendiği ve birlikte yaşadığı kadınlarla üzerine yüklenen o dağdan ağır yükü paylaşabildi mi?'