E-Dergi

Vakt-i zamanında bizi de etkilemiş olan lale merakının/çılgınlığının Hollanda'da ulaştığı boyutları gösteren güzel bir roman. Klasik roman okuyucuları arka planda Rusya'nın veya Fransa'nın olmasına alışıktırlar; ancak bu kez arka planda Hollanda var, bence bu da ayrı bir değişiklik/hoşluk katıyor. Belli bir dönemde bir ülkenin nasıl bir yere benzediğini öğrenmenin en zevkli yolu o dönemde yazılmış bir romanı okumak olsa gerek.

Bir kere başlayınca gayet sürükleyici kitabı bırakmak pek mümkün değil; zira Üç Silahşörler ve Monte Kristo Kontu'nda olduğu gibi Siyah Lale'de de macera eksik olmuyor. Gayet sürükleyici: Okurken insanın aklını sürekli "Şimdi ne olacak acaba?" sorusu kurcalıyor.

Dili gayet akıcı, ara ara dönemin şartlarını güçlü bir anlatımla okuyucunun önüne sererek insana adeta o yılları yaşatan hoş bir tarihi roman. Kitabı okuduktan sonra dönemin Mısır'ı, Hindistan'ı, Orta Doğu'su ve tabiiki Yunanistan'ı hakkında epey fikir edinmiş oluyorsunuz. Şahsen, tarihi konular hakkında kelam eden Batılı yazarlarda sık sık gözlediğim batımerkezci yaklaşımı bu kitapta görmedim. Hatta Lamb Doğu'yu yüceltmiş, İskender'in mamur Babil'i gördükten sonra oranın insanlarına kıyasla aslında barbar olduğunu hissettiğini yazmış.