E-Dergi

Metin Karabaşoğlu'nun risaleye hakimiyeti ve bu kuvvetle sorduğu sorularla entellektüel camianın alanında uzman kişileriyle yapılmış bir nehir söyleşi. Adem GÜNEŞ'in pedagog olarak tespitleri dikkate değer. Davranış eğitiminden ziyade duygu eğitimine vurgusu müthiş bir tesbit. Bu bağlamda risaleleri işaret etmesi de önemli. Yusuf KAPLAN'ın medeniyet vurgusu yazılarından da takip edenler bilir. kaplan, kokuşmuş batı medeniyetine karşın bir zamanlar endülüse kadar gitmiş medeniyeti arayışının ancak bediüzzmanı ve dolayısıyla risaleleri okumak ve anlamakla olabileceğini vurguluyor.

Evet bir şeyleri tamir ediyor bu kitap: Ruhu. Nebevi bir tamirhaneye çağırıyor yazar yolcuyu. Özel bir mekanı yok bu menzilin. Hem tamamen ücretsiz. Sadece istemeyi istemek yeterli. Nebevi çizgiyi anlayıp okuıyan herkes aslında kendi mabeyninde tamirhanenin sahibi olabiliyor.
Karabaşoğlu gerçekten derinlikli yazılar ele almış bazen çöpleri okuyarak yapmış bunu. Sıradan olaylardan sırlı yollara açılıyor kapılar.
Okuyan pişman olmayacaktır. Psikiyatri çağında modern söylemlerden öteye çağırıyor bu kitap. İçinizdeki sese çağırıyor.
İyi okumalar.

Gazete yazılarını toplayıp bir araya ve kitabın hiçbir yerinde bunu belirtmemek okuyucuyu fazlaca saf bellemek olsa gerek. Elif Şafak kendini kanıtlamış biri ve gazete yazılarında eskimeyen şeyler de var elbette. Başörtüsünden Kürt sorununa uzanan yelpazede denemelerde iyi yolculuklar.

Maşallah, Barekallah. Risale-i Nurlara giriş aşamasında ya da altı çizilecek kelime ve cümlelerin detaylı ve doyurucu açıklamaları işlenmiş. Daha önce yedi tane kitaptan müteşekkil olan seri şimdi iki ciltte toplanması çok güzel olmuş. Keşke bir de Zafer Yayınları hamur kalitesini biraz yüksek tutsaydı da okuyucu bu kalın kitabı okurken bir eliyle kitabın kapanmaması için çaba harcamasaydı.
Alattin Başar'ın kalemine sağlık.

DVD yanında verilen kitap aslında tam otobiyografi. Kaplanoğlu sorulara verdiği cevaplarda tamda teallümle nasıl tekammül ettiğini gözler önüne seriyor. Kaplanoğlu sinema mutfağından gelen birisi. Okuduğumuzda ve filmlerine baktığımızda klasik sinemaya karşı duruşunu da gösteriyor. O sinemanın sadece eğlenmek ve vakit geçirmek için olmadığını tersine zamanın nasıl geçmediğini göstermek istediğini söylüyor.
Tarkovski'ye öykündüğünü de satır aralarında paylaşıyor.
Leyla İPEKÇİ ile evli olduğunu da öğrenince eşlerin aynı kalbi değişimlerini geçirdiğini de gördüm.
DVD ve kutusu özenli bir çalışmaya örnek iken Kitabın boyutu sırf kutuya sığdırılması için sanki özensiz yapılmış. Kitabın hamur kalitesi de bu çalışmaya yakışmamış.