E-Dergi

Küfiyenin ardındaki yüz... esed'in ifadesiyle kendi ufuk çizgisini tanıyan yüreğin, yurduna dönüşü... müslümanların arasında kalarak müslümanlaşmayan, müslüman olduğu için kardeşleri arasında yaşamayı seçen, ömrünü Allah bilgisini bilmeye adayan muhammed esed'in otobiyografisi...

Kapıların ardında sırlarla dolu başka kapılar beklemekte Allah yolcusunu... Allah'ın inayetiyle lutfettiği iman, ilim ve tefekkür ile kutsal topraklara giden çölleri aşabilmenin çabasında...

İnsanoğlu buldum dediği an ellerinden yitip gidenin arkasından bakan...kalan... yüzünü ne yana dönse yalan... heyula...

" Samanyolunu görüyor musun? acıyı dindirecek olan rabbinin bıraktığı ize bak... seni unutacağını mı zannediyorsun?..." yüzünü kıbleye çevirmekle -ilk adım- başlayan, elinde tutabilmek için sıkıca sarılınması gereken tek gerçek..." tek amaç...bu üstün çağrının anlamını kavramak..."

"Her birimiz" diyor.." her birimiz realiteyi yalnızca kendi özgül varoluş deneyimimiz çerçevesinde algılayabiliriz..." her bireyin kendine özgü yolculuğuna çıkması gerektiğine atıfta bulunarak ...

Tefekkürsüz mümin algısına hayatıyla meydan okuyor...Arap toplumunun kendilerine bahşedilen misyona sahip çıkamadığı gibi islam ın aksiyondan yoksun atalet halinde kısırlaşan bir ritüelmiş gibi yaygınlaşmasındaki payına dem vuruyor.. kadına ve erkeğe farz olan ilime... yalnızca imandan değil amelden sorumlu olan müslüman kimliğine dikkati celbetme güdüsüyle...

İslam...
insanın an be an yaşadığı hayatla bağımsız değil bir olan...
Yaşamanın nefes almanın her anını, üstün öğretileriyle, hayatı güzelleştirip donatan eylemlerle içiçe addeden...
insanı yüceltenin değerli kılanın islam olduğu bilinciyle gelişmeye ilerlemeye ( izniyle ) sevk eden ...

islam...
Acziyetini görüp yalnızca Allah'tan isteyen ve yalnızca Allah'a sığınanların yolu...
Kabile kavim ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa kucak açan Allah'ın yolu...

Esed' e: " sağımda kardeşlerim...solumda kardeşlerimm..." dedirten yol...

"beşer" den "insan" lığa, ataletten aksiyona; uyuşukluktan, bezginlikten, sorgusuz kabullerden , islama yakışan dinamizme, araştırmaya, sorgulamaya ve bilgiye ulaşmaya; batının kanıksamışlığının, önyargısının, islamı saf dışı bırakışının yerini, safiyetin, huzurun yüce islam ile alışına dair kalpleri titretecek bir yol hikayesi...

EN AĞIR TAŞI BULMALI
EN AZGIN SUDA BİTMELİ
VERİLMEYEN SON YEMEĞİN EMRİ
DÖNEMEM ÜRKÜNÇ AYNA ARKADA
SÖYLEYEMEM GÖRDÜKLERİMİ
Leonard
BENİ AFFET...
bombalar patlıyor
sesler duyuyorum
dışımda mı...
içimde mi yoksa?


Leonard...
herşeyini yitirmek Leonard...
ve varolmak
kimbilir "YILLAR" sonra
aramıza girecek yıllardan sonra
bir sabah...
yüzüne bakamayan hayatın
bir kadının
elinde bayan dalloway...
ve varolmak
sessizliği partilerle bozmak
elinde çiçekler...
bayan dalloway in içine dolacak rayiha..
kimbilir Leonard
belkide "SAATLER" sonra...
bir adam ölecek...
düşün ...
zaman akıp gidecek...
yıllar ve saatler...
hızla...

bundan sonrası
yalnızca "AŞK" tır aramızda...

"...yazmak şarkı söylemekten daha farklı...çünkü şarkı söylemek affediyor herşeyi...yazmaksa öç alıyor..."

hudut tanımayan bir kadın.

" eğer yağmur yağınca içeri gireceksen...seninle gitmem uzak ülkelere..."

kitabı da şarkıları kadar yürekli...

......beni herhangi bir kişi kurtarabilseydi, o sen olurdun...senin iyiliğine güvenimden başka herşeyimi yitirdim...artık senin yaşamını mahvedemem...hiç kimse...hiç kimse ikimizden daha mutlu olmamıştır....

w.woolf


intihar ın dan önce eşi leanart a bıraktığı mektup...ve virginia nın hayata dair son sözleri...
ingiliz edebiyatının en önemli yazarlarından... baskıcı victoria döneminde , aykırı yaşamını ve sorunlu geçmişini harmanlayıp kendini ifade etmenin yollarında bilinç akışı tekniğini geliştiren, nevrotik haleti ruhiyesinin gölgesinde yaşamaya çalışan ve bir noktada akıl hastalığına yenik düşüp hayatına son veren woolf un kitapları da hayatı da incelenmeye değer... yalnızca ürettiğiyle değil yaşamıyla ve neden ürettiğinin sorusuyla varolan, üretkenliğinin kaynağını yaşamından alan yazarlar gibi...

"bayan dalloway... çiçekleri kendisinin alacağını söyledi..."

herşey mükemmel olmalıydı...
aklından o an gecen tüm düşüncelere, karşısına çıkacak geçmişe, mutsuz evliliğine, varenda hatırasına, herşeye son vermenin karşı konulmaz isteğine, savaşın soğukluğuna inat...

herşey kusursuz olmalıydı...

londra da bir sabah...parti hazırlıkları içinde hayatının muhasebesinde bir kadın... 'saatler ' sonrası meçhul... yılar sonrası ise ayan... philip glass fonda tuşlara basıyor... "değişen birşey yok virginia " der gibi.."yıllar da geçse virginia..." ...
bayan dalloway i kurgu olmaktan çıkaran bir başka kurgu ...cuningham ın 'saatler ' i... vasiyet üzre " biri ölmeli" tezini ,bayan dalloway romanının yazar kahramanıyla dile getirip, nehir sularında yüzen bedeninle tasdiklediğin gibi...biri öldü... şair öldü virginia...tıpkı olmasını istediğin gibi...

bir yolculuk..objektif ya da edebi ya da felsefi bakamicak kadar hissi...the hours film uyarlamasından the hours romanına...mina urgan kaynaklı woolf biyografisinden, bayan dalloway e...

ve sonunda herşeyin başladığı, wirginia woolf a yaklaşmanın, onun edebiyatını anlamanın ilk cümlesine ulaştıran, sondan başlayan bir yolculuk...

" bayan dalloway...çiçekleri kendisinin alacağını söyledi...."....