Paulo Coelho hiçbir zaman beni hüsrana uğratmadı.İnanılmaz bir sadelik ve akıcılıkla dünyayı, doğruyu,yanlışı felsefi ve psikolojik açıdan sorgulayabilme yeteneğine sahip başka bir yazar daha görmedim.Bu kitabı da belkide en iyilerinden. Deliliğin tarifi ancak bu denli açık ve tanımlayıcı olarak yapılabilirdi.Herşeyin yolunda gittiği bir ülkede halk su ihtiyaçlarını bir kuyudan, kralda kendi bahçesindeki özel kuyusundan giderirmiş.Bir gün bir büyücü halkın kullandığı kuyuya herkesi delirten bir zehir atmış. Bundan içen herkes delirip, farklılaşıyormuş. Yavaş yavş ülkedekiherkes delirmeye başlamış.Bir olup, bu kral bir acayip, bizi idare edemiyor, bunu krallıktan indirelim diye galeyana gelmeye başlamışlar.Ve sonunda ülkedeki herkes o sudan içmiş. Durumun vehametini farkeden kral ve kraliçe neyapacaklarını şaşırmış bir durumdalarmış. Kral en iyisi krallığı bırakalım diye teklif etmiş. Karısı da ne gerek var herkesin içtiği o sudan biz de içip onlar gibi olalım demiş. Ve nitekim onlarda o sudan içmişler ve onların arasına katılmışlar. O günden sonra hiçbir sorun kalmamış.Halk krallarında memnun, kralda halkından memnun olarak yaşamış gitmişler.
Gerçektede öyle değil mi? Kendimiz gibi olmayanları dışlayıp, kötü ve hatta daha ileri giderek DELİ olrak nitelemiyormuyuz.
Bu kitapta ayrıca son günlerde popüler olan varoluşçuluk felsefesinin psikiyatrideki kullanımı gözler önüne serilmekte.Hastaların biliçli olarak hipoglisemi komasına sokularak, ruhlarının bedenlerinden ayrılması (ki bu astral yolculuk olarak bilinmekte ) ve buesnada birbirlerine rastlaması, psikozlu hastalarda vitriol denilen bir maddenin artışı gibi bilimsel açıklamalrıda içeren, ölümün düşünsinin Nietzche'nin de dediği gibi hayatımıza katkıda bulunduğunu, gerçeklerle yüzleşmeden yaşamın değerini anlamanın pek mümkün olmadığını anlatan bu kitabı ben birkaç saat içinde, sıcaktan bunaldığım bir anda buz gibi bir bardak suyu içer gibi kana kana okudum. Ellerine ve zekana sağloık Poulo Coelho.